tag:blogger.com,1999:blog-12006096678521029822024-03-06T12:02:31.458-08:00Hayatın1001haliHayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.comBlogger119125tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-82719310137869449462016-05-11T01:00:00.001-07:002016-05-11T01:01:42.196-07:00Beyaz Şehir Belgrad<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9Li_RV8XtrbrdcivQVkum_SYu0c3Vyvj8_iO6BhcKQ-aTj-5W_VIr59V9P1bv5gH0pqH9GmHbFAxSSxn3GNmjeAXf-m_317YBA6yaUEO15lC0DHHC-b939mmpv9nebSl2SGUNXhGvCiDE/s1600/20150720_180917.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj9Li_RV8XtrbrdcivQVkum_SYu0c3Vyvj8_iO6BhcKQ-aTj-5W_VIr59V9P1bv5gH0pqH9GmHbFAxSSxn3GNmjeAXf-m_317YBA6yaUEO15lC0DHHC-b939mmpv9nebSl2SGUNXhGvCiDE/s320/20150720_180917.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Yine bir uçuşta THY uçağı dergisini
karıştırırken Belgrad ile ilgili bir yazı çıktı karşıma. Daha öne hiç gitmeyi
düşünmediğim bu şehrin o kadar güzel fotoğraflarını koymuşlar, şehirle ilgili o
kadar güzel şeyler yazmışlardı ki, en son “çocukla gidilecek en uygun
şehirlerden” biri cümlesini de okuyunca kararımı vermiş oldum. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPHaQeESlHKHV6rrUNNzLHcyrPWvsgt06ZuiaOVlpMiKdhJ0Hz1AHpoFEVcplY2F-MplZKR0nrOL3p1NB6LhVCDw9AKKdlFyj3wiCODAHNQPjMDTTNrZOtWhPgG4WqtMEjv_WsEBhCvmKM/s1600/20150721_132848-EFFECTS.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjPHaQeESlHKHV6rrUNNzLHcyrPWvsgt06ZuiaOVlpMiKdhJ0Hz1AHpoFEVcplY2F-MplZKR0nrOL3p1NB6LhVCDw9AKKdlFyj3wiCODAHNQPjMDTTNrZOtWhPgG4WqtMEjv_WsEBhCvmKM/s320/20150721_132848-EFFECTS.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sıcak bir Temmuz günü, herkes güneş- deniz tatilinin tadını çıkarırken çocuk çoluk düştük yollara. Booking.com’den ayarladığım ilk ev tecrübesini yaşayacağımız için de ayrıca heyecanlıydık. 1 saat kadar süren kısacık uçak yolculuğundan sonra Belgrad’a ulaştık. Kiraladığımız evin sahibi Zoran bizi almaya geldi, isterseniz uygun bir ücret karşılığı böyle bir hizmet alabiliyorsunuz. Açıkçası ilk defa gittiğimiz bir şehirde bizim de bu yöntem işimize geldi. Tarihi ve turistik mekanlara yürüme mesafesinde, bizim eski Taksim, Teşvikiye civarlarındaki eski apartmanlara benzeyen bir apartman dairesiydi kaldığımız ev. Zoran’ın ilgili ev sahipliği, evin temizliği, ferahlığı ve artı olarak zevkli dekorasyonu sayesinde çok rahat ettik. Yolunuz Belgrad’a düşerse, hele de bizim gibi çoluk çocuk gidiyorsanız kesinlikle Zoran’ın evinde kalmanızı tavsiye ederim. Belgrade Apartment Excellency olarak bulabilirsiniz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxBspvrznz8wCAn7IZrbliav4CZ-wLzpGMAAIjYO-899_s2gSZFXb90I7pj5Mj8ePKeHR-doA3LzpnJ57FASlqBYud7mnr2iPYXXs474JM-7YiMdRyuFUyOAnAgMkT5Ut_Cd4cUyhjsWcL/s1600/20150721_172930.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxBspvrznz8wCAn7IZrbliav4CZ-wLzpGMAAIjYO-899_s2gSZFXb90I7pj5Mj8ePKeHR-doA3LzpnJ57FASlqBYud7mnr2iPYXXs474JM-7YiMdRyuFUyOAnAgMkT5Ut_Cd4cUyhjsWcL/s320/20150721_172930.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: small; text-align: start;">Skadarlija</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Belgrad gezimiz 1,5 yaşında bir bebekle
olabilecek en keyifli şekilde geçti. Gerçekten dümdüz bir şehir Belgrad, inişi
yokuşu yok, eğer merkezi bir yerde kalıyorsanız hemen heryeri yürüyerek
gezebilirsiniz. Gezerken de inanılmaz keyif alacaksınız. Belgrad Sırpça “beyaz
şehir” demekmiş, gerçekten adına yakışır derece ferah, aydınlık, huzur dolu. Burası
hem Avrupa, hem biraz doğu bloğu/rus hem de bir miktar Osmanlı izleri taşıyor
halen. Yani 2 milyon kişinin yaşadığı bir mozaik Belgrad. Şehrin sokaklarını
gezerken, inanılmaz keyifli ve şık sokak cafelerinde otururken bu dokuyu ve kültürü hissediyorsunuz. Gerçekten
kafeleri ve restoranları Avrupa’nın pek çok şehrinde bulamayacağınız derecede
şık ve aynı zamanda çok ucuz. Belgrad’da gezerken ilk izlenimlerimden birisi
insanların rahatlığı ve dinginliği idi. Kimsenin acelesi yok, kimse tedirgin,
huzursuz ya da hırs içinde değil. Açıkçası şehirdeki bu ruh hali ve enerji bile
terapi geliyor insana. Kısacası Belgrad beklentilerin ötesinde insana iyi gelen
bir şehir.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhipOUNh6XOJ8QyvJaQem1GLy-94HsCtNRyTcb5hIn6hNcuHiGK67i-WY5gmi2Vp-j0KSzH6K4GQTQZ4MZ1B7ek2nQeEKgVb6CjseBIjlR4JOI107FwlC1XJaCMqKiZ5eyUAfVOtcaWip3D/s1600/20150721_201549.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhipOUNh6XOJ8QyvJaQem1GLy-94HsCtNRyTcb5hIn6hNcuHiGK67i-WY5gmi2Vp-j0KSzH6K4GQTQZ4MZ1B7ek2nQeEKgVb6CjseBIjlR4JOI107FwlC1XJaCMqKiZ5eyUAfVOtcaWip3D/s320/20150721_201549.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Belgrad’da dolu dolu 3 gün gezebilirsiniz. Tuna ve Sava nehirleri
arasına sıkışmış Belgrad turumuza biz Kalemegdan parkından başladık. Kalemegdan
adı anlaşıldığı üzere Türkçeden geliyor. Kale meydan adı Osmanlı döneminde
verilmiş sonradan Kalemegdan’a dönüşmüş. Burası nehir kenarında kocaman, dev
ağaçların gölgelediği muhteşem bir park. Osmanlı etkilerini halen
hissedeceğiniz bu dev parktan kuşbakışı şehir manzarasını seyredebiliyorsunuz.
Aynı zamanda kalesi, minik havuzları,
anıtları, saat kulesi, içerisindeki
askeri müze ve hayvanat bahçesi ile bir gününüzü geçirebilirsiniz burada. Biz koca
bir günümüzü Kalemegdan’da geçirdikten sonra akşam yemeği için kendimizi
Belgrad’ın bohem mahallesi Skadarlija’da bulduk. Skadarlija, arnavut kaldırımlı
taş sokakları, cafe ve restoranları süsleyen rengarenk çiçekleri ile çok çok
keyifli bir yer. Burada yöresel yemeklerden tadadabilirsiniz. Kebabici, börek gibi Osmanlı esintisi taşıyan
tanıdık yemekleri de deneyebilirsiniz. Biz inanılmaz keyif aldık, yerimizden zor
kalktık diyebilirim</span><span lang="TR" style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: "wingdings"; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXoO-uVB4hAvgixKfM3TpOLS6d-wfSWrfxljQgI3wU9I-ZJ8qUNqJ64210ggvLtj1zgOySMd6wePgtz_8KI6plLyQLEpLmAoZWtrOtrzdDB-vBP6Wwn_Bvm2YF7GCwrLFvWIuIrgyX0Gzk/s1600/20150722_205322.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiXoO-uVB4hAvgixKfM3TpOLS6d-wfSWrfxljQgI3wU9I-ZJ8qUNqJ64210ggvLtj1zgOySMd6wePgtz_8KI6plLyQLEpLmAoZWtrOtrzdDB-vBP6Wwn_Bvm2YF7GCwrLFvWIuIrgyX0Gzk/s320/20150722_205322.jpg" width="180" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Askeri Müze</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Belgrad’a giderseniz mutlaka hop-on/hop-off
otobüslerle bir şehir turu yapın. Rehberli şekilde 2 saat içinde Belgrad’ı
gezebiliyor, hem tarihi bilgi alabiliyor, hem de tüm şehir hakkında kısa
zamanda bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Bu minik şehirde sizi şaşırtacak da pek
çok şey de görebiliyorsunuz. Otobüs turumuzdan sonra meşhur “Nikola Tesla”
müzesini ziyaret ettik. Açıkçası çok beklediğimiz çapta bir müze değildi. En
azından teknoloji meraklısı 9 yaşında oğlumun beklentilerini pek karşılayamadı
fakat buraya kadar gelmişken görmeden geçmedik diyelim. Sonrasında kendimizi
bizim İstiklal Caddesini andıran Knez Mihajlova ve Skadarska Cadddesi’ne attık.
Cıvıl cıvıl, medeni, pozitif insanların arasında gezmek bize çok iyi geldi
Belgrad’da.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZl93bbQT9GMy5L8e15I4xJdqqE2LqOS8146Nblf-O8RcTw0hopWOnBNUUIHUU9U7Wc2EEUu9rIJ38uOO87xvEf46AijhsNenVwXuGEnDKEIGKpVE2kd5d52Kw-YazPMQkUq6-Q9DACFhf/s1600/SAM_7876.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjZl93bbQT9GMy5L8e15I4xJdqqE2LqOS8146Nblf-O8RcTw0hopWOnBNUUIHUU9U7Wc2EEUu9rIJ38uOO87xvEf46AijhsNenVwXuGEnDKEIGKpVE2kd5d52Kw-YazPMQkUq6-Q9DACFhf/s320/SAM_7876.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Bir diğer günün programında Ada Ciganlija
mevcuttu. Belgrad’ın Sava nehri kıyısına bakan ve sonradan anakaraya bağlanan
bu adacık gerçekten yazları tam bir eğlence ve keyif yerine dönüşüyor. Bir
nehir kıyısını bizdeki plajları aratmayan plajlara dönüştürmüşler, jet ski,
deniz bisikleti gibi birçok spor olanakları, sahil boyunca yemyeşil ağaçların
gölgelediği, buz gibi birşeyler içip bu keyifli ortamın tadını tadını
çıkaracağınız cafeleri ile inanılmaz güzel bir ortam vardı bu adada. Zaten
bölgede de “Belgrad’ın Denizi” olarak anılıyormuş Ada Ciganlija.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6MlHjTiywUNbBV9VNXAUiB70kG3rtIBAczjAoXrSbfSWqITePUKbarWEyQV9o0gFlQ2uzWpAGwzAeMFfduZzn48b40SsA0CZMW58AmLIijeVbTLnMXoyqHx4u02T9Q3PS_4jcee1FJ8zj/s1600/20150722_143622.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6MlHjTiywUNbBV9VNXAUiB70kG3rtIBAczjAoXrSbfSWqITePUKbarWEyQV9o0gFlQ2uzWpAGwzAeMFfduZzn48b40SsA0CZMW58AmLIijeVbTLnMXoyqHx4u02T9Q3PS_4jcee1FJ8zj/s320/20150722_143622.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"> <span style="font-size: small; text-align: start;">Ada Ciganlija plajlar</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
Belgrad ile ilgili söylenecek son birşey akşamları
Tuna ve Sava nehri kıyılarında yeralan birbirinden şık restaurantlarda güneşin
batışına karşı içkinizi içmeden ve güzel müzikler eşliğinde şahane yemekler yemeden
buradan sakın ayrılmayın.</div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgncHwYFVpgE6LhgkPt2n95s6uEj7leVuSaFxPCQX4jt_BezT3lMdcLhawzhStlcM3_qBfdoP3HyHwZr4x7AC6KLrr4xj7veUO4Sza9d4qcyPqNIUPW0Pdffiyzoxfc4-JLNc5HZNU_ppJU/s1600/20150723_204402.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgncHwYFVpgE6LhgkPt2n95s6uEj7leVuSaFxPCQX4jt_BezT3lMdcLhawzhStlcM3_qBfdoP3HyHwZr4x7AC6KLrr4xj7veUO4Sza9d4qcyPqNIUPW0Pdffiyzoxfc4-JLNc5HZNU_ppJU/s320/20150723_204402.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Tuna Nehrinde Gün Batımı</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Yolunuz düşmese de düşürün Belgrad’a. Çünkü İstanbul’a,
sadece 1 saat mesafede vizesiz kolayca gidilebilen bambaşka bir ülke ve kültür içinde
buluyorsunuz kendinizi.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWx_nYmmA3ex7fNoY0uE2hFvympt9eam3RpK2fVVqCip5uxc9CssIRmH8UfXqWPqU2iHSv_7dg0K8GEQ-WlHnSzhK0JDTHStTZgSuxaP7uQFz0XOZz5a0hRjnplG7cXROJ-YDHglD1VspZ/s1600/IMG-20150721-WA0020.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWx_nYmmA3ex7fNoY0uE2hFvympt9eam3RpK2fVVqCip5uxc9CssIRmH8UfXqWPqU2iHSv_7dg0K8GEQ-WlHnSzhK0JDTHStTZgSuxaP7uQFz0XOZz5a0hRjnplG7cXROJ-YDHglD1VspZ/s320/IMG-20150721-WA0020.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kalemegdan</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Şimdiden iyi yolculuklar.</span></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxPYFGlQSbPY96_s3i7gP5UCQ_xgahHDm6c-eTRQIuFrftLYkoyRHYoXnTn0A1-REwtaa4Rfi3tE5dap8N8F_R50JuzqFpaPw3YDy6wvUy7yugVHqR25IC1GJRMW7QR6iBFH1JZ8JZBBqj/s1600/SAM_7815.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjxPYFGlQSbPY96_s3i7gP5UCQ_xgahHDm6c-eTRQIuFrftLYkoyRHYoXnTn0A1-REwtaa4Rfi3tE5dap8N8F_R50JuzqFpaPw3YDy6wvUy7yugVHqR25IC1GJRMW7QR6iBFH1JZ8JZBBqj/s320/SAM_7815.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwgvz5F0FoJkKBmHo1wcfnLI0qVaZJJrpxwwRkguWSWe29lpZ-BOJPVJ_zgysDcmT0ddBaQqKhyphenhyphenH_P7TMDMtJX3eZ67ddZ3iZP9Gfk6Gb5AgI-soC3JKVdHASUFllQHJeqgaX0fgXsrEfq/s1600/SAM_7831.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiwgvz5F0FoJkKBmHo1wcfnLI0qVaZJJrpxwwRkguWSWe29lpZ-BOJPVJ_zgysDcmT0ddBaQqKhyphenhyphenH_P7TMDMtJX3eZ67ddZ3iZP9Gfk6Gb5AgI-soC3JKVdHASUFllQHJeqgaX0fgXsrEfq/s320/SAM_7831.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: small; text-align: start;">Knez Mihajlova</span><span style="font-size: 12.8px;"> Caddesi</span></td></tr>
</tbody></table>
<br />
imza: Feyza ÇobanHayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-173097773589754082016-04-05T00:14:00.000-07:002016-04-05T00:16:28.421-07:00Küçük hesaplar kaybettirir. <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0-J8I_JZXnLy-KZUb9SXlW1C8A0Nr5nW-nf_1u7nJZBBTY7JTLg04vOxpbNrxITX1nN4dw42mCvEokf0yy6uvvgX4LYhtjBqxzKBLJ42WPJr5avb7kQci4ugfoMlI9uDlwsJpq7Y2kTg0/s1600/carrot.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="293" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0-J8I_JZXnLy-KZUb9SXlW1C8A0Nr5nW-nf_1u7nJZBBTY7JTLg04vOxpbNrxITX1nN4dw42mCvEokf0yy6uvvgX4LYhtjBqxzKBLJ42WPJr5avb7kQci4ugfoMlI9uDlwsJpq7Y2kTg0/s320/carrot.jpg" width="320" /></a><br />*<span style="font-size: x-small;">richgibson.com</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Malesef milletçe genel zaafiyetlerimizden birinden bahsediyorum
şu an. Bireysel ya da toplumsal olarak bir yapıyı içten içe çökerten,
başarısızlığa sürükleyen kaybettiren, ve işin en kötüsü hep kazançlı çıktığını
zannettiren bir algı bu. “Küçük ve kısa vadeli hesapçılık”. Kısaca anlık ve
küçük çıkarlara odaklanmak, kısa vadeli ve çabuk kazanımların peşine koşmak. Bu
tür kazanç ve çıkarlarla kendini başarılı olmuş, karlı hissetmek. Bu düşünce
şekli olgunlaşmamış, çocuk kalmış ruhlara özgü bir düşünce şeklidir. Çünkü çocuklar
uzun vadeli hedeflere odaklanamadıkları için hemen önlerindeki, gözleriyle
görüp algılayabildikleri ve hemen ulaşabilecekleri şeyleri isterler. Bu durum tıpkı
olgunlaşmamış bireylerde görüldüğü gibi, kültürel, sosyal ve bilimsel olarak geri
kalmış toplumlarda da görülür.<o:p></o:p></span><br />
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Toplumları
oluşturan bireyler olduğuna göre küçük hesapçı, menfaatçi, kısa vadeli çıkarlar uğruna uzun vadeli
kazanımları göremeyen, algılayamayan olgunlaşmamış bireylerin oluşturduğu
toplumlar da aynı şekilde kısa vadeli kazanımların peşinde koşarlar. Şu an bile
dünya coğrafyasına, gelişmiş toplumlarla gelişmemiş toplumlar, hatta bu iki tür
toplumu oluşturan kültürlerdeki bireyler arasındaki farklara baktığımızda bunu
açıkça görebiliriz. İster ekonomik imkansızlıklara, ister yetersiz eğitime
bağlayın, gelişmemiş toplumları oluşturan bireyler bir tabirle “günü kurtarmaya”,
“karnını doyurmaya” çalışırken, gelişmiş toplumlar bilim, sanat, teknoloji
açısından yarını inşa etmeyi hedeflerler. Zaten aradaki mesafeyi aşan, gelişimi
engelleyen, insanları kısa vadeli günü kurtarımlara mahkum eden de en başta bu
zihniyet değil midir? <o:p></o:p></span><br />
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Bireysel ve
toplumsal olarak uzun vadeli hedefler koyabilmek bir kademe üst olgunluk ve
algı seviyesine geçmeyi gerektirir. Bu üst seviye bakış açısı ancak soyut
kavramları algılayabilme yetkinliği ve kapasitesi ile ilgilidir. Çünkü uzun
vadeli hedefler ve kazanımlar peşinde koşabilmek için hemen ulaşıp
alamayacağınız, elinizi uzatıp tutamayacağınız fakat yarın için, bir adım ötesi
için büyük katma değer yaratacak faydaları ve projeksiyonları görebilmek
gerekir. Hatta görebilmenin ötesinde vizyonunuz ve hedefleriniz için çalışmak,
çabalamak, sabretmek ve yol boyunca pek çok kısa vadeli, küçük çıkardan feragat
edebilmek gücünü göstermek de gerekir. Malesef ki bugün toplumumuzdaki
bireylerde yaşamın her alanında yoğun olarak gördüğümüz “kendimi kurtarayım” bakışı, uzun vadeli toplumsal faydaların
oluşmasını, insanların içinde yaşadıkları toplumu geliştirmek, ileriye götürmek
ve gelecek nesiller için daha iyi bir dünya bırakmak için çabalarını kökten
çökertir. Benim düşüncem, toplumların her alanda gelişim ve kalkınmalarının önündeki
en önemli engellerden birisi bu “ küçük hesapçılık”. Eğer kendi ülkemizde bireysel gelişim anlamında bu “ günü ve
kendimi kurtarayım”, “ne kazansam kardır”
“ az çabayla çok kazanım” bakışlarını eğitimle, algı yönetimi ile ya da
uygulanabilecek başka usullerle azaltabilir, kendimizi uzun soluklu hedeflere
odaklamayı başarabilirsek vizyon ve gelişim açısından ülke olarak çok yol
katedeceğimizi düşünüyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span>
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">imza: Feyza Çoban</span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-57705933850026640912016-03-24T13:05:00.000-07:002016-03-24T13:08:14.281-07:00Mükemmeliyetçilik bir yanılsama mı?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEbahmvdrvQL8g-Ps8kF66UlTLObhASNZQXJEO3s38nOs1Vyew_3y43l2DQlmKKLc0x2m45ZNzZf4-MW6-liJhqAuJ7rsdZgxOFMUuruY2woiJjDhj9uUOsXVjQBPHgI8C1CFtltwSvmRA/s1600/hello.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEbahmvdrvQL8g-Ps8kF66UlTLObhASNZQXJEO3s38nOs1Vyew_3y43l2DQlmKKLc0x2m45ZNzZf4-MW6-liJhqAuJ7rsdZgxOFMUuruY2woiJjDhj9uUOsXVjQBPHgI8C1CFtltwSvmRA/s1600/hello.jpg" /></a></div>
<div class="article-meta" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: rgba(0, 0, 0, 0.54902); font-family: Helvetica, Arial, sans-serif; font-size: 14px; font-stretch: inherit; line-height: 1.42857; margin: 0px 0px 24px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<ul class="social-shares " style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; display: inline-block; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: 20px; line-height: inherit; list-style: none; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<li itemscope="" itemtype="http://schema.org/ShareAction" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; display: inline-block; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: middle; zoom: 1;"><span class="label" itemprop="name" style="border: 0px; box-sizing: border-box; clip: rect(1px 1px 1px 1px); font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: 1px; line-height: inherit; margin: 0px; outline: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; position: absolute; vertical-align: baseline; width: 1px;">hare on LinkedIn</span></li>
<li itemscope="" itemtype="http://schema.org/ShareAction" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; display: inline-block; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 0px 10px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: middle; zoom: 1;"><a class="share-button share-facebook" data-li-uetrk-action="share" data-li-uetrk-click="share-fb" data-share-type="facebook" href="https://www.facebook.com/sharer/sharer.php?u=https%3A%2F%2Fwww.linkedin.com%2Fpulse%2Fm%25C3%25BCkemmeliyet%25C3%25A7ilik-bir-yan%25C4%25B1lsama-m%25C4%25B1-feyza-coban&t=M%C3%BCkemmeliyet%C3%A7ilik%20bir%20yan%C4%B1lsama%20m%C4%B1%3F" itemprop="url" role="button" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: rgba(0, 0, 0, 0.54902); font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"><span aria-hidden="true" class="icon" style="border: 0px; box-sizing: border-box; color: #425f9e; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"></span><span class="label" itemprop="name" style="border: 0px; box-sizing: border-box; clip: rect(1px 1px 1px 1px); font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: 1px; line-height: inherit; margin: 0px; outline: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; position: absolute; vertical-align: baseline; width: 1px;">Share on Facebook</span></a></li>
<li itemscope="" itemtype="http://schema.org/ShareAction" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; display: inline-block; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px 0px 0px 10px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: middle; zoom: 1;"><a class="share-button share-twitter" data-li-uetrk-action="share" data-li-uetrk-click="share-twtr" data-share-text=""Mükemmeliyetçilik bir yanılsama mı?" by @feyzacoban on @LinkedIn" data-share-type="twitter" href="https://twitter.com/intent/tweet?&url=https%3A%2F%2Fwww.linkedin.com%2Fpulse%2Fm%25C3%25BCkemmeliyet%25C3%25A7ilik-bir-yan%25C4%25B1lsama-m%25C4%25B1-feyza-coban&text=%22M%C3%BCkemmeliyet%C3%A7ilik%20bir%20yan%C4%B1lsama%20m%C4%B1%3F%22%20by%20%40feyzacoban%20on%20%40LinkedIn" itemprop="url" role="button" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: rgba(0, 0, 0, 0.54902); font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; outline: none; padding: 0px; text-decoration: none; vertical-align: baseline;"><span aria-hidden="true" class="icon" style="border: 0px; box-sizing: border-box; color: #00b5f4; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;"></span><span class="label" itemprop="name" style="border: 0px; box-sizing: border-box; clip: rect(1px 1px 1px 1px); font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; height: 1px; line-height: inherit; margin: 0px; outline: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; position: absolute; vertical-align: baseline; width: 1px;">Share on Twitter</span></a></li>
</ul>
</div>
<div class="article-body" dir="ltr" itemprop="articleBody" style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: rgba(0, 0, 0, 0.701961); font-family: Georgia, serif; font-size: 18px; font-stretch: inherit; line-height: inherit; margin: 0px; outline: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #232629; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: 32px; margin-bottom: 32px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Özellikle iş hayatına girdikten sonra yıllarca ne kadar mükemmeliyetçi olduğunu anlatan, zaman zaman bununla övünen, zaman zaman sızlanan bir sürü insanla karşılaştım. Gün geldi ben de herşeyin ne kadar “tam”, “yerli yerinde” olmasını önemsediğimi, hayatımda, yaptığım işlerde sıfır eksik, sıfır hata olmasının ne kadar önemli ve temel bir şey olduğunu söyledim, uygulamaya çalıştım durdum.Ve bunun adına herkesle birlikte “mükemmeliyetçilik”dedim. Fakat insan zaman içinde olgunlaştıkça, değişik insanları gözlemleyip tanıdıkça, kendisinin ve çevresindekilerin hayatlarındaki kontrol dışı olayları gördükçe oturup düşünme ihtiyacı duruyor.<span style="font-family: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit;"> </span></div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #232629; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: 32px; margin-bottom: 32px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Ben de duygusal olarak yorgun düştüğüm bir noktada oturdum düşündüm. Ve bugüne kadar tanımlanan ve benim de kafamda bu şekilde oturttuğum “ mükemmeliyetçiliğin” bir başka deyişle “herşey yerli yerinde olsun”un, gerçekten bir yanılsama olabileceği düşüncesi oluştu kafamda. Dünyanın değişimi, sınırların kalmayışı, mesafelerin kısalması, herşeyin takip edilemez bir hızla gelişimi, bilgi kavramının bugüne kadar ki tanımının tamamen değişmiş olması gibi hepimizin içinde sürüklendiği gerçekler de bu düşüncemi destekledi. Ve anladım ki bugüne kadar tanımlanan hayatın bütününde uygulanmaya çalışılan mükemmeliyetçilik aslında bir çeşit obsesiflikten başka birşey değil. Çünkü hayatı sadece kendi kapasitemizle sınırladığımız çerçevelere, kendi limitli dünya görüşümüzün belirlediği kurallara uydurmaya çalışmaktan birşey yapmıyoruz aslında. Obsesifçe herşeyi bu sınırlı oranda belirlediğimiz şablonların içine sığdırmak için debelenip duruyoruz. Üstelik hayatın içinde beklenmeyen, kontrol edilemeyen, ön görülemeyen o kadar iyi ya da kötü sürpriz varken... Bu boşa gayret bizi ve bizimle etrafımızdaki herkesi hem gereksiz bir çabaya, hem de günün sonunda sadece kendi görüşümüzle kısıtladığımız bir “mükemmelik”le kendimizi kandırmaya doğru itiyor. Kendimizi kandırmaya diyorum çünkü herşeyin mükemmel olmasını istemek demek, bilinçaltında yeni ve kontrol dışı alanlara ve fırsatlara girmekten kaçınmak demek. Mükemmelliğini sağlayamayacağını hissettiğimiz hiçbir girişime sıcak bakamıyoruz, çünkü eksiklerle, hatalarla ya da kafamıza şablonlarımıza uymayan konularla mücadele etmekten korkuyoruz.</div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #232629; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: 32px; margin-bottom: 32px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
Bu düşünce sürecinin sonunda vardığım nokta ise şu; alıştığımız anlamdaki mükemmelliyetçilik, sıfır hata, sıfır yanlış kuralı, sadece üretilen ürünlerde, mesleğimizde, süreçlerde, spesifik, tanımlı konularda uygulanabilir. Fakat yaşamın bütününe uyarlanmaya çalışılan herşey yerli yerinde, eksiksiz olsun düşüncesi ve yaşam biçimi genellikle başarısızlıkla ya da en iyi ihtimalle mutsuzlukla sonuçlanmaya mahkumdur.. Ki “mutsuzluk”ta olabilecek en başarısız sonuç değilmidir? Bana göre, özellikle günümüzde asıl mükemmeliyetçilik; adaptasyon, değişime mükemmel uyum sağlayabilme, zaman zaman daha iyi ve gelişmişe ulaşabilmek için bazı hataları yapmayı göze alma, risk alma ve bunun sonunda yaşamın dalgaları içinde suya batmadan hayatta kalabilme yeteneğidir. Ve asıl başarı, tüm bunları “kendi olarak, özünü kaybetmeyerek, her süreçte ve zorlukta kendinin daha iyi bir versiyonunu ortaya çıkararak” ilerlemektir. En derininizde mutlu, huzurlu, komplekssiz ve dengede olarak hatta çevrenizdekileri de bu denge ve huzurunuzla aydınlatıp rehber olarak hayatın akışıyla ne kadar paralel hareket edebiliyorsanız, gelişip öğrenerek ilerleyebiliyorsanız bence “mükemmelliği yakalamışsınız” demektir.</div>
<div style="background-attachment: initial; background-clip: initial; background-image: initial; background-origin: initial; background-position: initial; background-repeat: initial; background-size: initial; border: 0px; box-sizing: border-box; color: #232629; font-family: inherit; font-stretch: inherit; font-style: inherit; font-variant: inherit; line-height: 32px; margin-bottom: 32px; outline: 0px; padding: 0px; vertical-align: baseline;">
#feyzacoban</div>
</div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-52749708254481034522016-01-03T13:23:00.001-08:002016-01-03T13:23:08.275-08:00 Neden'ler ve Güven<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisebctJPNtRJLh3M0n18Uzsy3P5fbcIa8uKjyeHEKNVzo2KMXx0qEWzu__jkf9M25Ykw2JQZcUQSZCEhFZFn0KtGE6tnjoh7zow521E4lOT6T3noKzC1ZpWZKW87qeJA5S0s3JESzeTpL1/s1600/3-reasons.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisebctJPNtRJLh3M0n18Uzsy3P5fbcIa8uKjyeHEKNVzo2KMXx0qEWzu__jkf9M25Ykw2JQZcUQSZCEhFZFn0KtGE6tnjoh7zow521E4lOT6T3noKzC1ZpWZKW87qeJA5S0s3JESzeTpL1/s400/3-reasons.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Geçen gün güven ve liderlikle ilgili düşünürken
aklıma bu kavramları destekleyen ya da
yokluğu köstekleyen bir konu geldi. İş
hayatımızda ya da özel hayatımızda, profesyonel ya da duygusal ilişkilerimizde davranışlarımızın
arkasındaki “ neden”ler ve bu nedenleri yansıtış biçimimiz. Pek gündeme gelmiş
bir bakış açısı değil, ya da ben pek rastlamadım belki. Ama insanların çevrelerine
karşı yarattıkları ya da yaratamadıkları güvende davranışlarının arkasındaki
nedenleri net ve şeffaf olarak yansıtabilmeleri büyük önem taşıyor bence. Olumlu
ya da olumsuz kararlarımızın, pozitif ya da negatif tepkilerimizin arkasında
farkında olduğumuz ya da olmadığımız psikolojik, mantıksal, duygusal pek çok
neden yatıyor. Özel ya da profesyonel olarak etki alanımızın genişliğine göre
de bu davranış ve kararlar belli sayıda insanı değişik yoğunluklarda etkiliyor.
Herkes de hayatına olan etkisine oranla bu kararlarımızı ya da davranış
biçimlerimizi sorguluyor. Bu sorgulamanın arkasında da “neden?” sorusu çok
kritik bir rol oynuyor? “Neden bu kararı verdi?”, “Neden bu kadar öfkeli
davranıyor?” “Bu tepkiyi neden veriyor?”gibi pek çok “neden” sorusu.. İnsanların
tepki ve kararlarımızla ilgili bu soruları ne kadar net ve çabuk cevaplanırsa o
ölçüde şeffaf ve sağlıklı ilişkiler kurabiliyoruz. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Bu neden/
davranış ilişkisindeki şeffaflık ve bunun yarattığı güven çocuklarımızla ve
ailemizle kurduğumuz ilişkiden başlıyor. Çocuklarımıza koyduğumuz kuralların
nedenlerini açık ve net bir biçimde açıklama sorumluluğu duyuyoruz. Çünkü
biliyoruz ki nedenlerini ne kadar iyi anlatırsak o kurallara karşı o derece
inanç duyarlar ve verdiğimiz kararların onların iyiliğine olduğuna dair de
güven. Ya da hata yaptıklarında verdiğimiz kızgın tepkileri, “ ben babayım,
anneyim, büyüğüm kızmaya hakkım var” yerine “neden”lerle açıkladığımızda
yarattığımız etki eşzamanlı ya da ileride çok daha güçlü bir etki ve güven yaratır. .Bu en yakın ilişki çeşidimizden başlayan
basit neden/ davranış denklemi hayatımızdaki her alana, her ilişki biçimine
uyarlanabilir. Karar ve tepkilerimizin nedenlerini, bunlardan etkilenen
insanlarla dürüst ve samimi olarak paylaşmak gerçekten çok güçlü ve güven
verici bir davranış biçimidir. Bu nedenler hem kelimelere döküldüğü ve ilgilisi
ile paylaşıldığı için kendimiz; hem de kafadaki sorulara yanıt olduğu için
çevremizdeki insanlar için son derece güçlü bir etki yaratır. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Profesyonel açıdan değerlendirecek olursak neden/ tepki-
karar- aksiyon denklemini güçlü bir şekilde kurabilmek liderliğin ve sağlıklı
iş ilişkilerinin en önemli dinamiğidir. Bir kararın ya da hedefin arkasındaki
argümanları şeffaf ve güçlü ifade edebilen kişiler o derece güçlü bir etki ile
insanları bu karar ve hedefin arkasından sürükleyebilirler. Yine tepki ve
aksiyonların ya da öfke, hayal kırıklığı, kızgınlık gibi duygusal tepkilerin
arkasındaki nedenleri de net olarak ifade edebilmek aynı şekilde insanlarla
karşılıklı olarak güven ilişkisi kurabilmek açısından son derece kritiktir.
Aksi takdirde nedenleri boşlukta sallanan, insanların “neden?” sorularına bir
türlü yanıt bulamadıkları davranış biçimleri zaman içinde güveni ve saygıyı
içten içe yok eder. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Benim
düşüncem, kendi içimizde davranış
ve kararlarımızın “neden”lerini doğru sorgulamak ve bunlarla yüzleşmek
öncelikli. Kendi içimizde neden bulduğumuz herşeyi dürüst ve samimi ortaya koymak
çok daha kolay olacak ve herkes tarafından çok daha iyi anlaşılacaktır. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">imza: Feyza Çoban</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-62587838390012684532015-11-22T13:29:00.000-08:002015-11-22T13:56:56.820-08:00İlişkilerimizin dinamiği; zayıflıklarımız!<span lang="TR"> </span>İnsanlararası etkileşimin dinamikleri üzerinde uzunca bir
zamandır düşünüyordum. Sonunda bu dinamiklerden en önemlisinin “kişisel
zaafiyetlerimiz ve bunların tatmin edilmesi olduğunu” farkettim. Hayatımızda ilişki
anlamında kararlarımızı, davranışlarımızı, seçimlerimizi; öncelikle zayıflıklarımız
ve eksikliklerimiz belirliyor. Zayıflıklarımızı az çok örten, eksikliklerimizi
gideren ya da kendimizi bu anlamda en rahat hissettiğimiz ilişkilerde,
ortamlarda huzur buluyoruz, kendimizi tamamlıyoruz. Tabii ki bunu itiraf edebilmek
hatta ondan önce bu durumla yüzleşebilmek pek de kolay değil. Şu anda bile “
hiç de öyle değil” seslerini duyuyor gibiyim.<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtjpZtsqnjhVCmURI9WUJOjT0knpkghVJU3t8SjnRM0eeMW1ozM-3gFm1ptnDaD6se1iRXyR2ODr20xcOm1Uf1iog93N-TPMBhXIUVLwqksAFeu58XRryyDaDbKY_meh63xr1B20ZIU5Tm/s1600/Human_Communication.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtjpZtsqnjhVCmURI9WUJOjT0knpkghVJU3t8SjnRM0eeMW1ozM-3gFm1ptnDaD6se1iRXyR2ODr20xcOm1Uf1iog93N-TPMBhXIUVLwqksAFeu58XRryyDaDbKY_meh63xr1B20ZIU5Tm/s320/Human_Communication.jpg" width="320" /></a><span lang="TR">Bu düşünceye
nasıl geldiğimi biraz açıklayayım. Bildiğiniz gibi biz insanoğlunun en derin ve
en hayati ihtiyacı “varlığını gösterebilmek” başka bir deyimle “ varlığını
kendine ve herkese ispat edebilmek”. Ve bunun ilk adımı da kendini herhangibir</span> ortamda ya da bir ilişkide güvende hissetmek. İlk anda bu durumda herhangibir
sakınca yokmuş gibi görünse de aslında “sadece duygu ile verilen tüm kararlar”
gibi birtakım sakıncalar taşıyor. Bunlardan en önemlisi insanoğlunun kendini
kandırma konusundaki müthiş yeteneği sayesinde ilişkiler ve insanlar açısından objektiviteyi
kaybetme riski. Zira bu güvende hissetme isteği o kadar önemli bir istek ki,
pek çok durumda görüşümüzü, objektifliğimizi bulandırabiliyor. Çünkü güven ve
takdir ihtiyacımızı karşılayan insanlar ve ilişkiler uğruna çoğunlukla farkında
olmadan pek çok şeyden feragat edebiliyoruz. Mesela farkılıklardan ve
çatışmalardan öğreneceğimiz ve gelişeceğimiz pek çok alanı görmezden
gelebiliyoruz.. Neden? Çünkü bir ortamda ya da ilişkide tasvip edilmemek,
takdir edilmemek, zayıf ve güvensiz hissetmek herkes için kabustur. Bu travmayı
yaşamayacağız insanları ya da ortamları
daha çok severiz, bu tür ilişkiler kurarız. Bize kendimizi zayıf ve tasvip
edilmez hissettiren insanlarında bilinçli ya da bilinçsiz kusurlarını arar buluruz, onları
kendimizden uzak tutmak için bahaneler uyduruz. Günün sonunda güvende olmak
uğruna, tekdüzeliği; çatışmaya, gelişmeye,
farklı ve belki bize kendimizi o kadar da iyi hissettirmeyen insanlardan
birşeyler öğrenmeye kat be kat tercih ederiz. Çünkü bu sancılı ve yaralayıcı
süreçle önce yüzleşmek, sonra savaşmak ve üstesinden gelmek için müthiş bir “ego”
mücadelesini göze almamız gerekir.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Oysa her
konuda olduğu gibi insan ilişkilerinde de gelişim ve değişim sancılıdır,
zorlayıcıdır. Kolaya kaçtığımız herşey hayatımızın bir yerinde mutlaka bizden
acısını çıkarır...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">imza: FEYZA ÇOBAN</span></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-39324049102823817272015-06-30T01:23:00.001-07:002015-07-02T01:03:06.739-07:00"Bilgi Çağı" mı gerçekten?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3Onb7ihp1esJw0r_RWoRN3EsmCUn0-mOXBwmJSwQRXVk4DfHg2OA25mufEkxhBUXgCgxQxu6zpW48swDVO-J9JXzo5dGgfgaR2GinPbwYChzcSYlvwEiWM2d6Q3DW006yqe0LJHZuOZlu/s1600/trabalhador-conhecimento.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj3Onb7ihp1esJw0r_RWoRN3EsmCUn0-mOXBwmJSwQRXVk4DfHg2OA25mufEkxhBUXgCgxQxu6zpW48swDVO-J9JXzo5dGgfgaR2GinPbwYChzcSYlvwEiWM2d6Q3DW006yqe0LJHZuOZlu/s320/trabalhador-conhecimento.jpg" width="285" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Çok ilginç ve sancılı bir değişim döneminden
geçmekte olduğumuz üzerinde düşündüm geçenlerde.Ve bu öyle bir dönem ki,
tarihte hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük bir değişim, hatta değişim demek
yanlış olur, “dönüşüm” geçiriyor toplum. Biz de özellikle X ve bir miktar Y jenerasyonu olmak üzere bu dönemi bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde yaşıyoruz.
Bu dönüşüm tüm dünyayı ilgilendiriyor..</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Son dönemin en gözde laflarından biri “ bilgi
çağı”, “bilgi toplumu” olmak. Oysa bu “bilgi”
diye bahsettiğimiz, geçtiğimiz 20 yıla kadar son derece değerli ve önemli olan
kavram, hergeçen gün itibarını
kaybediyor. Bilgiyi edinmenin zor olduğu dönemlerde her türlü bilginin ve buna
bağlı olarak bu bilgiye sahip olan kişinin değeri ve itibarı toplum nezdinde son
derece yüksek iken, bugün ilkokul çağında çocuklar herhangi bir konuda birşey
biliyor olmaya burun kıvırıyorlar. Herhangi bir konu derken, bu yelpaze o kadar
geniş ki, sanattan, bilime, tarihe, matematiğe, spora, anlık güncellikte
haberlerden, antolojiye, uzay bilimine, teknolojiye kadar herşey ama aklınıza gelebilecek
herşey. Eskiden “çok kültürlü insan” ne “bilgili adam”, “çok okumuş bir kadın”
vasfını kazanmaya neden olan ve hayranlık uyandıran her türlü bilgi birikimi ve
“genel kültür” dediğimiz kavram artık o derece kıymet ifade etmiyor ve gün
geçtikçe daha da etmemeye başlayacak. Çünkü okuma yazma bilen hatta bilmeyen (sesli
komut sistemleri, siri,vs.) herkesin en azından teknik olarak çoluk çocuğun bile
ulaşabileceği uzaklıkta her şey. Üstelik okuyarak öğrenebileceğinizin çok
ötesinde güncel olarak. 38 yaşında bir insan olarak ben bile üniversiteye
giderken 15- 20 yıl önce yazılmış kitaplara hazine gözüyle bakabilirdik
içeriğine göre. Fotokopiler çektirir, gözümüz gibi bakardık. Oysa bilgi içeren basılı herhangi bir materyal
yeni jenerasyonlar için neredeyse hiçbir şey ifade etmeyecek önümüzdeki dönemde. Zaten
artık 1-2 yaşında tabletle tanışan, tek dokunuşuyla her şeye ulaşabileceğini keşfeden bir zihniyeti statik, değişmeyen, zamanın
bir döneminde, sadece bir ya da bir avuç insanın bilgisi çerçevesinde yazılmış,
konuyla ilgili video, paylaşım, yorum içermeyen bir bilgi kaynağına motive
etmek imkansız hale geliyor.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Bu dönüşümün en önemli noktalarından bir
tanesi, herhangi bir konuda bilgi edinmek
için bu bilgiye sahip birine ulaşmak gerekmiyor ya da fiziksel olarak zaman ve
efor harcayıp o kaynağı bulmak gerekmiyor. Kendi başınıza, elinizdeki el kadar
cihazdan her şeye görsel, sesli, yazılı herşekil ulaşabiliyorsunuz. Ulaşmakla
kalmıyor, katkıda bulunabiliyorsunuz, tepki gösterebiliyor, bunu da tüm
dünyanın gözü önünde ifade edebiliyorsunuz. Kendi dilinizde bile olsa google
translate sayesinde urduca bilen biri bile söylediğiniz şeyin </span>en azından ana fikrini anlayabiliyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Tüm bunların sonunda “Bilgi ayağa düştü”</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR"> desek yeridir. Şaka bir yana aslında fark yaratan yetkinlikler
değişiyor ve dönüşüyor. Artık bilgiye sahip olmak değil, çok daha farklı
konular öne çıkacak. Onları da artık bir sonraki yazımda paylaşacağım.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">imza: FEYZA ÇOBAN</span></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-54568799320620713782015-04-21T01:56:00.000-07:002015-04-21T01:56:44.510-07:00Kişiselleşme<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixiA28WlOZGKYZOK8zh0VZmFwTfp_uZq_3whZGeeWT-yTOWaqebO6NTvVfjUFXFrnCaFDAHdBI793BmOf3gHueN9OZ8phEMKN-l9gC1FRrSpF905INxmmKpoZwUidVnLP7k1hBj2LzUd3x/s1600/crowdsourcing.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixiA28WlOZGKYZOK8zh0VZmFwTfp_uZq_3whZGeeWT-yTOWaqebO6NTvVfjUFXFrnCaFDAHdBI793BmOf3gHueN9OZ8phEMKN-l9gC1FRrSpF905INxmmKpoZwUidVnLP7k1hBj2LzUd3x/s1600/crowdsourcing.jpg" height="192" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Bu aralar yine bir sürü gözlem beni düşünceye
sevketti. Bu sefer ki düşüncem genel olarak hayata ve gelişime bakış ile
ilgiliydi. Hayatımızın her alanında pek çok hayat görüşü, felsefe, düşünce
şekli, bakış akışı etrafımızı sarmalıyor. Özellikle online dünyanında
nimetleriyle birlikte farklı hayat görüşleri ile ilgili her türlü bilgiye
ulaşabiliyoruz. Zaten artık öyle bir zamana geldik ki, “biz bilgiye
ulaşmıyoruz, bilgi bize ulaşıyor” bile diyebiliriz</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR"> Bu hayat görüşlerinden bazıları o kadar güçleniyor ki, iş hayatımızda,
özel hayatımızda ilerlemek ya da mutlu olabilemek için çok küçük yaşlardan
itibaren olmazsa olmazımız haline geliyor. Başarının, mutluluğun, iletişimin
anahtarı halini alıyor.. İyi bir üniversite bitirmezsen hayatta başarılı
olamazsın, empati kurmalısın, markalı giyinmelisin, demode olmamalısın, matematiğin
iyi olmalı, beden dilini iyi kullananlar başarılı olur, çok okumalısın, çok yer
görmelisin, konfor alanından çıkmalısın, mutlaka spor yapmalısın, bir enstrüman
çalmalısın, sosyal olmalısın, iyi bir aileden gelmek önemlidir, kesinlikle çok
çalışmalısın, sin, sın..Bu ve bunun gibi
irili ufaklı yüzlerce kural ya da inanış insanların hayatını
şekillendirmesinde çok etkili oluyor. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Ben bu tip hayat görüşlerinin doğruluğuna
inanarak, bize dayatılanlara uymak için kendimizi bazı şeyleri yapmak ya da
yapmamak için zorlamanın çok akıllıca olmadığını düşünmeye başladım. Dünya
yüzündeki her insan aslında başlı başında bir dünya. Atmosferi, faunası,
florası birbirinden farklı olan değişik dünyalarız biz. Nasıl farklı iklim ve
ortamlarda aynı tip canlılar yaşamıyorsa, farklı bünyelerde de aynı yaşam
kuralları geçerli olamaz. Çünkü insan bir robot değil, oldukça komplike ve
gelişmiş bir yapı. Herkesin kendine özgü dinamikleri, duyguları, değerleri, tecrübeleri,
yaşanmışlıkları, fiziksel özellikleri, güçlü yönleri, zaafiyetleri,
hassasiyetleri, cesaretleri, korkuları var. Ve tüm bunlar da değişken üstelik,
her yıl, her gün değişiyor. Dolayısıyla birimizin güçlü yanı, diğerinin zayıf
yanı olabilir. Ya da birisini travmaya sokacak bir olay, bir başkasının umrunda
bile olmayabilir. Birisi çok okuyarak mutlu olurken, diğer bir kişiyi okumak
daraltıp, kapasitesini sınırlayabilir. Ya da farklı yerler görmek bazı insana
hiçbir artı değer katmazken yıllardır aynı yerde yaşayan bir insan deniz derya
olabilir. Okulda akademik başarı gösterememiş pek çok kişi bugün hayatta çok
büyük başarılara ulaşmış durumda. Spor yapmak faydalı ama bazı insan o kadar sevmezki, yapmamak
daha iyi bile gelebilir</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR"> Kiminin
çalışkanlığı öne çıkar, kiminin zekası, kiminin güzelliği, kiminin şansı,
kiminin enerjisi. Böyle bir değişkenlikte “ one size fits all” – herkese tek
beden uyar- felsefesi ne kadar doğru olabilir peki? Zaten bu kadar farklılıkla
aynı ortamda yaşamaya, birbirimize uyum sağlamaya ve pek çok ortak toplum
kuralına uymak zorundayız. Bir de bunun üzerine ortak yaşamsal felsefe ve
düşünüş kurallarıyla kendimizi sınırlamak zorunda mıyız?</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Dünyanın önümüzdeki dönemdeki en büyük
trendlerinden birinin “ kişiselleşme” olduğuna inanıyorum. Nasıl pazarlamada,
satışta, bankacılıkta, tüm dijital platformlarda kişiselleştirme ciddi bir akım
haline geldiyse hayata bakıştada kişiselleşme dünyanın yeni trendi olacak
bence. Her düşünüş, her görüş herkese zorla uydurulamayacak. Herkes kendi güçlü
yönleri, değerleri ve hayat görüşüyle harmanlayarak kendi gerçeklerini ve
gerçek performasını yaşayacak.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">imza: Feyza Çoban</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-89184394402466497342015-02-19T12:53:00.001-08:002015-02-19T12:53:30.901-08:00Kapadokya<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5ym5V3zk7M7ATBTMtwUlKPOxK392bgcGwWdV-b9MXN9uL9s262dyl9f6EqiFLec2YNIn5CYJbO8Enomsvmi_B_gsMgruaOD-bjHmj_PxESoqa9qc-FK1rEy0_uZ0uZoedPNy4e-cVUTR5/s1600/IMG-20150205-WA0012.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi5ym5V3zk7M7ATBTMtwUlKPOxK392bgcGwWdV-b9MXN9uL9s262dyl9f6EqiFLec2YNIn5CYJbO8Enomsvmi_B_gsMgruaOD-bjHmj_PxESoqa9qc-FK1rEy0_uZ0uZoedPNy4e-cVUTR5/s1600/IMG-20150205-WA0012.jpg" height="320" width="240" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;">Bebekli ve çocuklu
gezilerimizin şimdiye kadar ki en zor parkurunu Kapadokya’da gerçekleştirmiş
olduk. Döndüğümüzde “ bu seyahatin altından kalktık ya, artık herşeyin
kalkarız” gibi bir duygu geldi üzerimize. Gerçekten bebeklerin 8- 24 aylık
süreçleri bana göre en zor dönem. Bunu 8 yıl arayla ikinci defa test etme
şansını bulmuş oldum. Üzerine bir de gezmeyi seven hatta gezmeden duramayan bir
bünye eklenince tam oldu. Çünkü hayat, bir seçenekler oyunu. Buradaki seçenek
de; ya aman uğraşamam, göze alamam yorgunluğu diyip oturacaksınız, ya da herşeyi göze alıp, sırtınıza alıp
bebeğinizi çocuğunuzu yola döküleceksiniz. Biz galiba hayatı kaçırmamayı tercih edenlerdeniz biraz.
Allah korusun sağlık problemi olmadığı sürece kendimizi yollarda buluyoruz her
fırsatta</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; font-size: 11.0pt; line-height: 150%; mso-ascii-font-family: Arial; mso-bidi-font-family: Arial; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Arial; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;">
Tüm zorluklarına rağmen gezmekten pişman değiliz:)</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, sans-serif;"><span style="font-size: 14.6666669845581px; line-height: 22px;"><br /></span></span><span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;"></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGDtWWVHEchi0lp1gycvw8jt_SeQTsHdySQTR4-nMLQPpTp-HVpIbbu4GHC3t3q3IHFKWGLJsL0zK6NMqhu2pOs0GUzw0NtSMOaDZqDQ0YaQke7d0R5KEflJd-cxS0-ePWeBu58Pt93R2o/s1600/IMG-20150202-WA0015.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiGDtWWVHEchi0lp1gycvw8jt_SeQTsHdySQTR4-nMLQPpTp-HVpIbbu4GHC3t3q3IHFKWGLJsL0zK6NMqhu2pOs0GUzw0NtSMOaDZqDQ0YaQke7d0R5KEflJd-cxS0-ePWeBu58Pt93R2o/s1600/IMG-20150202-WA0015.jpg" height="320" width="240" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRoxDZhFMLQZrrRtzw5kQKTEgd-q4coR2bK6GOHcLodgyJ19CWz_Lzytjh6TVvlSFaTAGW-ER4ZFuS3ZQfn78x9jSJetHsaIASfDi_vsXCFRIYsTltO8ZWtLB8xfKafspgXpaiM6YWaCPg/s1600/IMG-20150205-WA0000.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiRoxDZhFMLQZrrRtzw5kQKTEgd-q4coR2bK6GOHcLodgyJ19CWz_Lzytjh6TVvlSFaTAGW-ER4ZFuS3ZQfn78x9jSJetHsaIASfDi_vsXCFRIYsTltO8ZWtLB8xfKafspgXpaiM6YWaCPg/s1600/IMG-20150205-WA0000.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><br /></a><span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;">Bu sömestr tatilini
nasıl değerlendirelim, büyüğe nereleri gösterelim derken, aklımıza herkesin
ilginizi çekecek bir seçenek olan Kapadokya Bölgesi geldi. Oldukça da keyifli
yol arkadaşlarımızla beraber düştük yollara. Ankara’da birgece mola verme
kararının ne kadar doğru olduğunu sırayla hepimizi esir alan virüs sayesinde
farketmiş olduk. Neyseki herkesi aynı anda etkilemedi bu meret, sırayla
gezindiği aramızda. Ertesi gün de 3-4 saatlik bir yolumuz kaldığı için gitmesi
çok daha rahat oldu. Kapadokya’ya yıllar önce gelmiştim, gerçekten bu bölgenin
kendine has değişik bir büyüsü ve enerjisi var. Birçok insanın aklına Kapadokya
deyince sadece peribacaları geliyor elbette, halbuki bölgede gezecek o kadar
çok yer var ki.</span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;">Kapadokya tam anlamıyla
bir</span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;"> </span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;">tarih, kültür ve sanat mozaiği. Bir
de üzerine 25.000 m2 alana yayılan muhteşem doğal oluşumlar eklenince, dünyanın
sayılı harikalarından biri haline geliyor. Bu coğrafyada yaşayan insanlar bu
doğa harikasından ilham almışlar ve Kapadokya'da tarihin her dönemininin bir
ayak izini bırakmışlar. Kapadokya’ya girer girmez sağlı sollu peribacası
oluşumlarıyla büyülü bir masal diyarına girdiğimizi hissettik hemen. Kendimizi
Göreme’deki otelimize attık. Gerçekten bu bölgeye yolu düşenlere şiddetle
tavsiye ederim. Hidden Cave otel, eski bir köy evinden otele dönüştürülmüş, tüm
odaları mağara ve taştan oluşuyor. Dekorasyonu, ortamı adeta sizi bambaşka bir
dünyaya götürüyor. 1 bebek, 1 çocuk inanılmaz rahat ettik. Ayrıca Göreme
merkezine 2 dk yürüme mesafesinde olması sayesinde akşamları yemek ve şarap
keyfimiz daha da neşeli geçti. İlk akşamımızda tavsiye ile “manzara”
restauranta gittik. Hernekadar ortam sıcak ve iyi olsa da yemeklerden, gelen
hesaptan hiç memnun kalmadık. Buna rağmen dışarı da yanan şömine tarzı mangalın
etrafında şarabımızı ve çayımızı içmek keyfimizi yerine getirdi.</span><br />
<span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;"><br /></span>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;"><o:p></o:p></span></div>
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjy4M34OWPCowL8g8TvjslVYIrrRX500n1loVu1Eyj3VFhweRm45Jr2-U34cc5K0SUHh_AuYY46HoidySTOG7xznehB0A-HnG6DhZX8ztkJqajbm9mns6dmcy9OUc4modgz-6sTA3nOUUCj/s1600/SAM_7188.JPG" height="240" width="320" /></a><br /><br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;">Kapadokya’da ilk
rotamız yeraltı şehirleri ve Ihlara
vadisi idi. Bu bölgede 200’e yakın irili ufaklı yeraltı şehri mevcutmuş,
sürekli saldırılara maruz kalan bölgede, yeraltı şehirleri daha çok tehlike
anında halkın geçici olarak sığınmasını sağlamak için yapılmış. Bu şehirlerin
en büyükleri Derinkuyu ve Kaymaklı. 8 kat yerin altına inen bu şehirlerin, ilk
4 katına kadar iniliyor. Mükemmel bir havalandırma sistemi mevcut. Bebeğimizi
boynumuza bağlayıp, daracık tünellerden bu 4 katı inerek, önemli bir başarıya
imza attığımızı söyleyebiliriz</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; font-size: 11.0pt; line-height: 150%; mso-ascii-font-family: Arial; mso-bidi-font-family: Arial; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Arial; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;">
İnsanların bu daracık, karanlık odalarda bir yaşam sürdüğünü düşünmek ve
hissetmek çok etkileyici idi gerçekten.Özellikle 8 yaşındaki oğlumuz ve
arkadaşı için unutulmaz bir macera oldu bu. Mutfak, kiler, oturma odası,
ibadethaneleri.. hiçbir şey eksik değildi. Oldukça performans gerektiren
Derinkuyu ve Kaymaklı yeraltı şehirlerini tamamladıktan sonra kendimizi Ihlara
vadisinde bulduk. </span><span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;">Ihlara vadisine inmek
gerçekten bayağı bir kondisyon gerektiriyor. 80 metre aşağıya iniyorsunuz ve
tabii gezi bitince çıkıyorsunuz</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; font-size: 11pt; line-height: 150%;">J</span><span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;"> Uzunluğu yaklaşık 14 kilometre olan Melendiz
çayını çevreleyen bu muhteşen volkanik oluşum kanyonun her iki yamacına 100lerce
kilisecik oyulmuş. Keşişler için doğal bir inziva ve korunma yeri olan Ihlara
vadisindeki kiliselerin bazıları, yeraltı şehirleri gibi tünellerle
birbirlerine bağlanmış. Tek kelimeyle bir
tarih ve doğa harikası!</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 11pt; line-height: 150%;"><br /></span></div>
<div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaXn1-45Owr6nvKgo1sSZuVMfR5tFe4v8jxt7YwMl7oQpiIj4WNPJEcX-y6zsanSnel7lF6iuDfsqKMgS0NXS4VcOoe1iycMzq2FKyuSQhB9mxj_1tBbXIGrPDGtYCbf2MWtqHeVpWu5M_/s1600/SAM_7232.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjaXn1-45Owr6nvKgo1sSZuVMfR5tFe4v8jxt7YwMl7oQpiIj4WNPJEcX-y6zsanSnel7lF6iuDfsqKMgS0NXS4VcOoe1iycMzq2FKyuSQhB9mxj_1tBbXIGrPDGtYCbf2MWtqHeVpWu5M_/s1600/SAM_7232.JPG" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;">Veee gelelim Ürgüp’e.
Ürgüp’e. Ürgüp de bölgenin en eski merkezlerinden. Zaten etraftaki konaklardan, hanlardan girer girmez
bir yerleşim merkezi olduğunu hemen anlıyorsunuz. Kendimizi sevgili arkadaşımızın
öğretmen olması forsundan yararlanarak Ürgüp öğretmen evine attık. Böylece
bölgedeki ko</span><span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif";">naklardan
birinin salonunda da çay keyfi yapma fırsatı bulmuş olduk</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: Arial; mso-bidi-font-family: Arial; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Arial; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif";"> <o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjS12LRGr5w-BAOnFpvegoOkMcZCaWdrexcm1zifo07gu9XYSDmz1H7UEMmx6VItbYYbmAuB5s7AqeHsLEtMWSfD9807x7yJezoMX2tqEEyO0b-cNuTD2qsGA0H1A6KrU-e_oLnTdZEBkvj/s1600/SAM_7189.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjS12LRGr5w-BAOnFpvegoOkMcZCaWdrexcm1zifo07gu9XYSDmz1H7UEMmx6VItbYYbmAuB5s7AqeHsLEtMWSfD9807x7yJezoMX2tqEEyO0b-cNuTD2qsGA0H1A6KrU-e_oLnTdZEBkvj/s1600/SAM_7189.JPG" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;">O günün akşamında
önceden rezervasyonumuzu yaptırdığımız, bir gece önceden testi kebabı
siparişlerimizi verdiğimiz Dibek restauranta gittik. Günün yorgunluğu üzerine yer sofrasında yediğimiz lezzetli test kebabı ve nefis kapadokya şarapları ve en
önemlisi keyifli sohbetimiz bu geziyi resmen taçlandırdı. Hernekadar yarı yürür bir bücürün
etkisi de olsa çok güzel bir akşamdı. O
kadar keyif aldık ki, ertesi akşamımızı da Dibek restaurantın otantik ortamında
değerlendirdik. Testi kebabı hayatımda yediğim en lezzetli yemeklerdendi
diyebilirim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;">Son olarak Zelve’yi görmeyi
ve bir şarap imalathanesine uğrayayarak şarap tadımını ve sevdiğimiz
şaraplardan satın almayı da ihmal etmedik.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 11.0pt; line-height: 150%;">Bu gezimizde de hem
gözlerimiz, hem midemiz hem de keyifli dostlarla gönlümüz ve ruhumuz dinlendi.
Ne keyifliydi diyerek anacağımız güzel bir hatıramız daha oldu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_Oq-H6ojoRlUTXIXFHmOwS1ZFYwt2jwMNvo3PWQ12KkVogfiIDdUKYN4HLabhma3Iy1TTnPzt_X9emKZL2O1GkX1VLHGnK2Us0W7vnEqIlhhhGgFV0UUoJWdXz-s514O-tfMbROhwITtn/s1600/20150202_110309.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_Oq-H6ojoRlUTXIXFHmOwS1ZFYwt2jwMNvo3PWQ12KkVogfiIDdUKYN4HLabhma3Iy1TTnPzt_X9emKZL2O1GkX1VLHGnK2Us0W7vnEqIlhhhGgFV0UUoJWdXz-s514O-tfMbROhwITtn/s1600/20150202_110309.jpg" height="320" width="180" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif";"> imza: Feyza Çoban</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
</div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-61665166987403256642015-01-30T01:19:00.000-08:002015-01-30T01:20:38.508-08:00"Asla Vazgeçme" mi?<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDPQB6twZ7jMECqU6sliP9tPl863qDEJQQ-xGvlwUObbO67XzLnO61UpdWcnv0Y8vQmZN6m-e7Or8jwxxPQqpd3PPJPpehQUCr8eJR52GWaMwGRf8W-Qa5W68nK5uRXwam5ZD415YsD_Lv/s1600/challenge.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDPQB6twZ7jMECqU6sliP9tPl863qDEJQQ-xGvlwUObbO67XzLnO61UpdWcnv0Y8vQmZN6m-e7Or8jwxxPQqpd3PPJPpehQUCr8eJR52GWaMwGRf8W-Qa5W68nK5uRXwam5ZD415YsD_Lv/s1600/challenge.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Hayatımızın her aşamasında; gerek iş, gerek
insani ilişkilerimizde sürekli karşımıza çıkan bir soru var: “ Ne kadar
zorlamalıyım? Sabretmeliyim? Emek vermeliyim?” Bu hem ilişkilerimizi
sürdürebilmek ya da arzu ettiğimiz noktaya getirebilmek, hem de gerçekleştirmek
istediğimiz işler, hayaller için geçerli. Zaman ve enerjimiz kısıtlı olduğu
için de, bu sorunun cevabı son derece önemli. Burada bahsettiğim herşeyi kaderine
bırakmak değil elbette.. Fakat ilişkilerin ya da olayların gidişatı hakkında
akıl ve sezgi karışımı bir kombinasyonla bir görüş sahibi olmak mümkün. Bunun
en önemli faydası, ilerleme kaydetmeyeceğini, öyle yada böyle amacımıza hizmet
etmeyeceğini anladığımız noktada o insana ya da o konuya verdiğimiz ekstra emekten,
duygusal yatırımdan vazgeçebilmek, beklentiyi bırakabilmek. Buradan elde ettiğimiz
boşa çıkan enerjiyi farklı ve yeni alanlara, fırsatlara, insanlara
harcayabilmek.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Her seferinde en isabetli tespiti yapabilmek kolay
değil elbette. Çünkü bazı kazanımlar da ekstra emek, enerji ve inatla elde edilebiliyor
ancak. Mühim olan doğru noktada doğru tespiti yapabilmek. “Asla vazgeçme” lafını
herzaman doğru bulmuyorum ben. Neden, ne için vazgeçilmeyeceği, ne kadar gayret
sonrasında ne kadar ilerleme kaydedildiği son derece önemli. Bazen insani
ilişkilerinizde bile dostlarınıza, sevdiklerinize ya da dostunuz, sevdiğiniz
olmasını istediklerinize büyük bir azimle emek verirsiniz, zorlarsınız
zorlarsınız olmadımı olmaz. Çünkü istediklerimizin gerçekleşmesi için çok
önemli de olsa herzaman tek kriter bizim azmimiz olmayabilir. Karşı tarafın
değişkenleri, öncelikleri, duyguları, beklentileri çok farklı olabilir. Ve biz
buna bir yere kadar müdahale edebiliriz. Yani ne ekerseniz ekin, ne kadar iyi
sularsanız sulayın, ilaçlarsanız ilaçlayın, toprak ektiğiniz bitki ile uyumlu
değilse malesef istediğiniz verimi alamazsınız. İşte o noktada haddinden fazla
efor vermeye gerek olmadığını anlamak son derece kritik. Ya aldığınız kadar
verimi kabul edip oturursunuz ya da bitkinizi alıp, doğru toprağı bulmaya
gidersiniz ki,bu daha doğru bir karar olur. Kısacası zorlamalarınızın karşı
tarafta bir karşılık bulabilmesi önemli. Aksi takdirde baktınız olmuyor,
bakmayacaksınız</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Aynı mantık, iş hayatı için de geçerli, sizin
doğal yetkiniklerinizle ya da hayallerinizle uyumlu olmayan işlerde zorlama da bir
yere kadar sizi başarıya götürebilir. En zayıf olduğunuz noktalara verdiğiniz
emeği, en güçlü olduğunuz alanlara verdiğinizde mucizeler yaratabilecekken,
ortalama bir çalışan olarak koca bir yaşam sürebilirsiniz. Ya da bir işe
yatırım yaparken, bir projeye girerken fayda/ emek-maliyet değerlendirmesini
her aşamada yapmak, egomuza yenilip bir kere girdim, başaracağım diyip gözü kapalı
gitmemek şu kısa yaşam yolculuğunu daha az kayıpla geçirmemizi sağlayacaktır
diye düşünüyorum. Bu değerlendirmeleri yaparken sadece mantık yeterli
olmayacaktır. Çünkü biz mantıktan ibaretten değiliz malum. Sezgilerimizi,
duygularımızı ve aklımıza ne kadar doğru oranda kombine edip bakabilirsek, daha
kapsamlı ve doğru yargılara varabiliriz,
önümüzdeki yolun nereye varacağını daha sağlıklı görebiliriz. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Son olarak bu konuyla ilintili eskilerin güzel
bir lafıyla bitiriyorum; “ Çarşambanın gelişi, salıdan belli olur;)”</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">imza: FEYZA ÇOBAN</span></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-27438862487612995412014-12-01T12:39:00.001-08:002014-12-01T12:39:31.198-08:00"Çeşitlilik" <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVLJCLSIkawNMaeZ8e2y1WN3_URAd1scyHmFRLArdofLkdNOAaUi_RKTOpdPHsl9-KlakyXqlPToBKL-v6_15F5EitKQr3IEbDydqQo60cDezuELyivoCSbpNoUqVAzidwyOn4exsiUbPb/s1600/diversity.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVLJCLSIkawNMaeZ8e2y1WN3_URAd1scyHmFRLArdofLkdNOAaUi_RKTOpdPHsl9-KlakyXqlPToBKL-v6_15F5EitKQr3IEbDydqQo60cDezuELyivoCSbpNoUqVAzidwyOn4exsiUbPb/s1600/diversity.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif";"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif";">Yüzyılımızı sosyal ve ekonomik açıdan şekillendiren en
önemli trendlerden birisi “globalleşme”. Globalleşmenin iş dünyasına
kazandırdığı en popüler terimlerden birisi de “diversity” yani “çeşitlilik”.
Terim olarak çeşitlilik, <span style="background: white;">farklı
kültür, din, dil, ırk, cinsiyet, yaş ve eğitime sahip bireylerin aynı çatı
altında eşit koşullarda çalışmasına deniyor.
Ve son dönemde global şirketlerde
mutlaka yönetilmesi gereken bir konu halini almış durumda. Özellikle
yaratıcılık, inovasyon, katma değer yaratmak için farklı gruplardan gelen kişilerden takımlar oluşturabilmek son derece
önemli.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="background: white; font-family: Arial, sans-serif;">Fakat çeşitlilik kavramı her gündeme geldiğinde
aklıma takılan bir nokta oluyor. Evet farklı yaş, ırk ve cinsiyetlerden gelen
insanların bir çeşitlilik yaratma ihtimalleri oldukça yüksek. İnsanlara
ellerinde olmayan özelliklerinden dolayı bir ayrıcalık ya da farklılık
tanınması da doğru değil elbet. Ama burada bir şey gözden kaçıyor ki bu nokta
iş dünyası için oldukça kritik bence. Farklı bakış açılarını yaratan şeyin
sadece dil, ırk, cinsiyet, yaş gibi kavramlarla sınırlandırılması. Farklı
cinsiyetlere sahip aynı yönde düşünen, farklı ırklardan gelip aynı kafa
yapısında olan, farklı yaşlarda olup, beyin ve ruh yaşları aynı olan o kadar
çok insan var ki. Bir takım oluştururken sadece bu kriterleri dikkate alıp,
birbirine çok benzer düşünen bir grup insanı da biraraya getirmiş olma ihtimali
çok yüksek. Bugüne kadar tecrübelerimden
gördüğüm kadarıyla bir insanın özellikle iş dünyasında, dünyanın öbür ucunda
yaşıyor olması çok farklı bir vizyonla çalışıyor olduğunu göstermiyor. Ya da
kadın olması daha duygusal olduğu anlamına gelmiyor. Erkekler daha analitik
düşünür genellemesini de pek çok örnekle çürütebilirim. Toplumdaki
alışılagelmiş anlamlarıyla kadın gibi düşünen erkekler, erkek gibi düşünen
kadınlarla dolu iş dünyası. Yada aynı odada 5 değişik ülkeden insan olması
ortamın düşünsel anlamda “çeşitli” olduğunu göstermeyebilir her zaman. Ancak
aynı ortamda yaratıcı, analitik, duygusal zekası yüksek, sabırlı, girişimci gibi farklı karakterde ve
yetkinlikte insanların olması o takımı
“çeşitli” yapar. Diğer türlüsü kültürel bir renklilikten ileri gidemez. Hatta
daha da ileri bir örnek olarak dili verebilirim. Bugüne kadar aynı ana dili
konuştuğum hale çok farklı yönlerde düşündüğüm, hatta iletişim kurmakta
zorlandığım, buna rağmen ana dilimiz olmayan bir dili konuşarak oldukça da karmaşık konularda bile aynı tarz
iş yapış anlayışından dolayı tek seferde birbirimizi anladığımız pek çok
örnek var hayatımda. Dolayısıyla çeşitlilik bence gözle görülenin
ötesinde bir kavram olarak değerlendirilmeli. Mesela şu an aklıma sanatsal bakış açısı geldi. Sanatsal
bakışa sahip olabilmek bir çeşitlilik unsuru bence, bir inovasyon projesine, ya
da yaratıcılık gerektiğinden bir işe son derece önemli katkıları olabilir böyle
bir kişinin.Ya da sorgulayıcı bir yapının bir grubun dinamiği ve enerjisi
açısından farklı bir fonksiyonu olabilir.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="background: white; font-family: Arial, sans-serif;">Kısaca bence çeşitlilik
insanlar arasındaki gözle görülen farklıları hesaba katmadan, gözle görülemeyen
farklılıkları biraraya getirebilmektir. Bu çeşit bir anlayış, kültür, dil, din,
ırk, cinsiyet, yaş şeklindeki kriterleri gözönüne alarak “çeşitlilik”
yaratmaktan çok daha önemli ve biraz daha zahmetli olacaktır.</span><span lang="TR" style="font-family: "Arial","sans-serif";"><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="background: white; font-family: Arial, sans-serif;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 150%;">
<span lang="TR" style="background: white; font-family: Arial, sans-serif;">imza: FEYZA </span></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-38496800721784650702014-11-07T06:52:00.000-08:002014-11-07T06:52:18.397-08:00"Değer" üzerine..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8cpWhlHZr84_bs_yh6E9WAPqNDSEsZ-07pSAY3j4UWg7SOIbA21vf0odpSYa1M12VtnQAqY1OR70MNWVWbq2pPUr-dcZ-_uVXxwtSAqcsziLeSefK7SPhvQ6o4nKSL7j3Xm0kK2uUhOKj/s1600/friend2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8cpWhlHZr84_bs_yh6E9WAPqNDSEsZ-07pSAY3j4UWg7SOIbA21vf0odpSYa1M12VtnQAqY1OR70MNWVWbq2pPUr-dcZ-_uVXxwtSAqcsziLeSefK7SPhvQ6o4nKSL7j3Xm0kK2uUhOKj/s1600/friend2.jpg" height="156" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Geçenlerde çok değer verdiğim bir insanla
sohbet ederken, insanları birbirine bağlayan olgulardan konuşmaya başladık.
Ben, “insanları birbirine sevgi bağlar,
sevgi biterse bağ da kopar” dedim. O da bana benim için son derece vurucu bir
karşılıkla cevap verdi.” Hayır, insanları birbirine bağlayan şey sevgi
değildir, değerdir dedi.” Birbirimize değer verdiğimizi göstermeden, emek
vermeden, boş boş sevginin bir anlamı yoktur diye devam etti. Gerçekten de o an
sevginin elle tutulur, gözle görülür bir formatı olacağını hissettim.
İlişkilerdeki kaliteyi, gücü, güveni ve sürekliliği sağlayan şey aslında
sevginin anlam bulmuş bir formatı olan değerdir. Diğer türlü sevgi gerçekten
sözde kalan, hikayemsi ve soyut bir kavramdan öteye geçemez. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Değer kavramı üzerinde düşünürken, hayatıma,
hayatımdaki irili ufaklı çeşitli rollerdeki insanlara, ilişkilerime şöyle bir
göz attım. Şu sınırlı ömrümüzde herhangibir şeye ya da insana olan sevgimizi,
bağlılığımızı, dostluğumuzu göstermenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha
farkettim. Bunu gösterebilmenin en güzel ve doğru yöntemi bu sevgiye maddi
manevi değer yükleyebilmek ve bunu bir şekilde ifade edebilmek. Eğer bu bir
dostluksa, bu değerin karşılığı iyi- kötü gününde yanında olabilmek, samimi ve
dürüstçe iyiliği için emek vermek, zaman ayırmak, anılar oluşturmak, uzaktaysan
arayıp sormak, özel günlerinde hatırlamak, yollar ayrılsa bile arkasından
konuşmamak; çocuğumuza, ailemize karşı onları dinlemek, birlikte olmak,
ihtiyaçları olduğunda yanlarında olabilmek, teselli edebilmek, yalnız
hissettirmemek ve bunun gibi pek çok şey değer vermenin bir göstergesi olabilir.
Hatta bir işi, mesleği, hobiyi bile sadece sevmek, emek verilmediği, üzerinde
çalışılmadığı, zaman ayrılmadığı, kısacası bir değer yüklenmediği sürece bir
şey ifade etmez. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Kısacası sevgi gibi son derece soyut bu kavramın,
somut hale dönüştürülmesi son derece önemli. Sevginin ancak altının
doldurduğumuzda bizim için gerçekten anlamını,
kıymetini anlayabilir ve ölçümleyebiliriz.
Eğer “sevgi” olarak adlandırdığımız bir duygunun karşılığı olarak bir insana,
bir işe ya da herhangi bir şeye emek vermeye, zaman ayırmaya, bir değer
yüklemeye üşeniyorsak, istemiyorsak belki de kendimizi kandırıyoruzdur. Zaten
de bir süre sulanmayan bitki gibi değer yüklenmeyen sözümona sevgiler solar
gider. Sevgiyi herkes hissedemeyebilir fakat verilen değer herzaman herkes ve herşey tarafından
farkedilir ve bir ifade bulur. Bence bu konu üzerinde düşünülmeye değer.. Zaman
geçmeden hayatımıza bir dönelim, herşeyi bir süre donduralım ve sevdiğimizi
düşündüğümüz herşeye ne kadar gözle görülür, elle tutulur değer veriyoruz bir
bakalım.. Eminim bu bakışla bakınca hayatımızdaki sevgilere karşı
farkındalığımız güçlenecektir.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">imza: Feyza Çoban</span></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-32508263982398307842014-09-12T03:06:00.000-07:002014-09-12T03:07:15.609-07:00Sinop, Sinope<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6cEMgqB6Qv0XH8abmlWUnUk0NCLms3TJQKNmMcTJTwGdZNF5a1F2PEuHIG9jlc2xn6LCFYwqwEqqVP6aYqafkagqHPCAb1b4mLs3xvau0GFD93pHEd6HymDPXBsvLjs0_u9fk1QFWpizx/s1600/20140704_154121.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg6cEMgqB6Qv0XH8abmlWUnUk0NCLms3TJQKNmMcTJTwGdZNF5a1F2PEuHIG9jlc2xn6LCFYwqwEqqVP6aYqafkagqHPCAb1b4mLs3xvau0GFD93pHEd6HymDPXBsvLjs0_u9fk1QFWpizx/s1600/20140704_154121.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sinop liman</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Bu Temmuz ayında,
bebekli ve çocuklu şehir gezilerimizin ikinci turunda pek de herkesin aklına
gelmeyecek, turizm açısından gölgede kalmış güzel bir şehrimize, Sinop’a
gittik. Nereye gidiyorsunuz sorusuna “Sinop”a cevabını verdiğimde herkesten bir
“ne alaka” tepskisi almadık değil tabii</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ansi-language: TR; mso-ascii-font-family: Arial; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Arial; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR"> Ama biz ailecek böyle ilk anda pek de akla gelmeyen yerleri
görmeyi, keşfetmeyi pek severiz. Yıllar
önce günübirlik bir uğramış ve enerjisini çok sevmiştim Sinop’un. Yıllar sonra
biraz daha geniş çaplı gezme fırsatı bulmuş oldum. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizYbMfrd7t-BBeKgupD3IBjs8rRIvB3bvU9kVZr2sIhFk97cDHuB9d6l2EfWrh8JdlLmmKHl7Rlp3-uL6qdW1Y5FQwgeQ9ypqLlfjPpDvhDCkYZX7a43pbyH28BKhqPypUKsLDSLUi9kzq/s1600/20140704_205602.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEizYbMfrd7t-BBeKgupD3IBjs8rRIvB3bvU9kVZr2sIhFk97cDHuB9d6l2EfWrh8JdlLmmKHl7Rlp3-uL6qdW1Y5FQwgeQ9ypqLlfjPpDvhDCkYZX7a43pbyH28BKhqPypUKsLDSLUi9kzq/s1600/20140704_205602.jpg" height="180" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhs7AsfyF0kTp2ZSBahWMR0Ks4Av26mdneXJMJywb2-f4Cg3SM5-4VJNM15C4CvqE-Sr9g7OVtDA0RqUhBl1bV3FoGhKpyaiIogLjlHycpvj6ppbk89Xt8z4F2clG6XyU7tV5Lsy-EVSrHX/s1600/SAM_6639.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhs7AsfyF0kTp2ZSBahWMR0Ks4Av26mdneXJMJywb2-f4Cg3SM5-4VJNM15C4CvqE-Sr9g7OVtDA0RqUhBl1bV3FoGhKpyaiIogLjlHycpvj6ppbk89Xt8z4F2clG6XyU7tV5Lsy-EVSrHX/s1600/SAM_6639.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sinop Kalesi</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<span lang="TR">Sinop’a arabayla
gitmek de çok zor değil aslında 7-8 saat kadar sürüyor sanırım, fakat biz biraz
daha konforu tercih ederek uçakla gitmeye karar verdik. Sinop’a şu anda sadece
THY ve BoraJet uçuyor, THY Atatürk’ten kalkıyor. Dolayısıyla BoraJet’in pırpır
diye tabir ettiğimiz pervaneli uçağıyla
oldukça da keyifli bir tecrübe sonunda kendimizi 1,5 saatte miniminicik
Sinop havaalanında bulduk. Oradan kiraladığımız arabaya binerek Sinop limanının
hemen kıyısındaki otelimize vardık. Hotel 117, çok merkezi, güzel dizayn
edilmiş sevimli bir otel. Penceremizi açtığımızda deniz, balıkçı tekneleri ve
martı sesleri... Sinop’ta kalınabilecek en güzel otel diyebilirim. Yeni bir
şehre her gelişimizde olduğu gibi bavullarımızı bırakıp, heyecanla attık
kendimizi dışarı. Sinop’la ilgili ilk izlenimim ferahlık, medeniyet ve huzur
oldu. Sinop insanı kıyafetiyle, tarzıyla, hayata bakışıyla son derece modern ve
medeni. Bunu sokaklarında gezerken hissediyorsunuz. Türkiye’nin genelinden
sanki birkaç adım ileride. Böyle bir atmosferde gezmek daha da keyifli oldu haliyle.. Sinop’a
gelir gelmez hemen bir sahil yürüyüşümüzü
yaptık. Dalgakıranın sonuna kadar yürüyerek uçsuz bucaksız karadenizin
sakin yaz rüzgarını ciğerlerimize çektik. Aşıklar caddesinin kenarındaki
sevimli çay bahçelerinde oturduk, camekan içinde ayçekirdeği satan seyyar
satıcıdan gazeten külah içinde ayçekirdeği aldık. Denize karşı çitledik</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR"> Resmen bir terapi oldu bize. Bu arada Sinop’ta
pekçok yerli ve yabancı katıldığı “Sinopale” adında bir dizi sanat etkinliği gerçekleşiyor.
Sinop’a yakışan son derece çağdaş ve aydın bir vizyon. Bu etkinliğe öncülük
eden Melih Bey’le buluşma fırsatımız oldu burada. Sinop’un sevimli ve nostaljik
eski hal binasında bizi ağırladı, bize Sinopale’yi anlattı. Bu etrafında iki
kat minik dükkanların olduğu küçük avlu Sinop’un eski ticaret ve alışveriş
merkeziymiş. Bizim için keyifli bir deneyim oldu gerçekten.</span><br />
<span lang="TR"><br /></span>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIPYFsU3KjOMYAaIahVKYCXkRZhwSi79LjYtVrO5zfzOagbkBr37pMaME6dTN8vuOxN6yYJJ29ScLrII28L_2RPF09cbIbHXLrAeecYzqLIaH483g0B8H9lW0ConQBXhHXnJcuhvPWT2jA/s1600/SAM_6667.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIPYFsU3KjOMYAaIahVKYCXkRZhwSi79LjYtVrO5zfzOagbkBr37pMaME6dTN8vuOxN6yYJJ29ScLrII28L_2RPF09cbIbHXLrAeecYzqLIaH483g0B8H9lW0ConQBXhHXnJcuhvPWT2jA/s1600/SAM_6667.JPG" height="240" width="320" /></a></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Sinop’a
giderseniz mutlaka ama mutlaka Aşıklar Caddesinin sonundaki “Teyzenin Yeri”nde Sinop mantısının tadına
bakın. Yarısı cevizli, yarısı yoğurtlu soslu yapılan irice bu mantı tam
anlamıyla muhteşem. Akşam mantı keyfimizden sonra Sinop kalesine doğru yürüyüşe
çıktık. Dar ve sevimli sokaklarında gezindik. Burada ağaç tekne oymacılığı çok
gelişmiş. Binbir çeşit rengarenk tekneler, kotralar, yatlar, takalar
yapıyorlar. Son derece ince emek isteyen sanat eserlerine dönüşmüşler hepside. Gitmişken
güzel bir Bodrum teknesi aldık kendimize.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCr1IXtUNjVfUWvRpfgOQHQAO1eIEL9hSkIFCJ9QmdKUjYvDslKr8QF2v9v52vJgyr689EwHCM8u0VitO_IwI13WaVzF80-xdtL0jd8yC_ellD9WvHd0qywFvzZy1LRVIn222eXLtl6dJ8/s1600/SAM_6687.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCr1IXtUNjVfUWvRpfgOQHQAO1eIEL9hSkIFCJ9QmdKUjYvDslKr8QF2v9v52vJgyr689EwHCM8u0VitO_IwI13WaVzF80-xdtL0jd8yC_ellD9WvHd0qywFvzZy1LRVIn222eXLtl6dJ8/s1600/SAM_6687.JPG" height="240" width="320" /></a></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEji4KWFmXBc2JQCdW_KL7QnQkEDxwgN7yRUij4a0NqyrwcvxfPz7fofAcUbtTj3ie9OUXz6sTzQDuJTvXG0Gf_IjLlieTwH-rhaFcISMKoxCbO8Dfi8GF9i3cJcc7xRBEOcQDuveu1X3B5h/s1600/20140705_165210.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEji4KWFmXBc2JQCdW_KL7QnQkEDxwgN7yRUij4a0NqyrwcvxfPz7fofAcUbtTj3ie9OUXz6sTzQDuJTvXG0Gf_IjLlieTwH-rhaFcISMKoxCbO8Dfi8GF9i3cJcc7xRBEOcQDuveu1X3B5h/s1600/20140705_165210.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Hamsilos, Akliman</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Ertesi gün
kendimizi Akliman’a ve içinde Türkiye’nin tek fiyordu olan Hamsilos’a attık.
Sinop’tan Akliman’a giderken sağımızda Karadeniz’in çılgın dalgaları bize
arkadaşlık etti. Deniz hernekadar temiz olsa da RIP akıntıları denen kıyıdan
açıklığa doğru sürükleyen bir akıntı çeşidi varmış burada. O yüzden bayağı
tehlikeli. Hamsilos tam bir doğa harikası, enerjisi çok güzel bir yer. Deniz
adeta bir nehre dönüşecek kadar karanın içine sokulmuş. Yemyeşil ağaçlar
etrafını sarmış. Denizle ağaçların içiçe girdiği bu sakin yerde kömür ateşinde
kahvemizi içtik ve uzun bir süre denize bakakaldık, kalkamadık buradan. Sonra
zor da olsa ayrıldık ve bu sefer denizi solumuza alıp geri döndük.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg377k_3qd-yUKd0BgTbcxuD3uuNLyJ2x8f_jcRtwO_0KxD4uuIt8FgosTdu6Er5LYKESyCiVz1ZCQliLp26n8w_N0hy-d_waPH-ArrZGhtVuOwlSXXjNJQUbt6bfi1X_67hTIbkwrqDYDK/s1600/SAM_6737.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg377k_3qd-yUKd0BgTbcxuD3uuNLyJ2x8f_jcRtwO_0KxD4uuIt8FgosTdu6Er5LYKESyCiVz1ZCQliLp26n8w_N0hy-d_waPH-ArrZGhtVuOwlSXXjNJQUbt6bfi1X_67hTIbkwrqDYDK/s1600/SAM_6737.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gerze</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"> </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfY_PrLiijzYU9HKgAZkOAt0u62HhvBIO3W_N1K5bw-XwmdAWmu4OOYxTGvy68bchFimKuEMBEKR67XZBZI9vbqkMGdKMkkzHah1xCvc9J-BUflSj0WGAJyCuH4B78S8jGHz-S2pyyxZYp/s1600/SAM_6746.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjfY_PrLiijzYU9HKgAZkOAt0u62HhvBIO3W_N1K5bw-XwmdAWmu4OOYxTGvy68bchFimKuEMBEKR67XZBZI9vbqkMGdKMkkzHah1xCvc9J-BUflSj0WGAJyCuH4B78S8jGHz-S2pyyxZYp/s1600/SAM_6746.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Gerze</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Sinop’a kadar
gidince sevimli ilçesi Gerze’ye uğramadan olmaz. Gerze tam anlamıyla bir inziva
merkezi gibi. Sadece masmavi deniz ve siz varsınız. İstanbul’un karambolünden
sonra burada hayat adeta 2 vites geri alınmış, zaman yavaşlamış gibi. Birkaç
saat burada bulunmak bize çok iyi geldi. Burada yemeğimizi yedik, çayımızı
kahvemizi içtik, sahilinde gezindik</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ansi-language: TR; mso-ascii-font-family: Arial; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Arial; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR"> Akşam da tarihi Sinop kalesinin dibinde,
deniz kenarındaki şirin “ Saray Restaurant” ta balığımızı yiyerek bu keyifli
günü tamamladık. Bunca aktiviteye Sinop’ta yapılacakları bitiremedik. Buraya
yolunuz düşerse Sinop Müzesi’ni ve sevimli bahçesini görmeden gitmeyin, pek çok
dönemden çok değerli eserler sergileniyor. Sinop kalesine de tabii ki çıkmak
gerekiyor. Bu pozitif şehir bir de kalenin tepesinden kesinlikle görülmeye
değer.</span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib7yjulLTAMUhmbHvbn49lowVmwNMZCFPSRgErRCrmwPryzcxvE5EcVxdcGjo9E7V15iebrVJYCDgSRpaEza8aUiDGwTX_7ZZNYvRtXUHzdUBKDcLuVKE5fBNw9QhhgnrjUvdEUVcsnKaq/s1600/SAM_6798.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEib7yjulLTAMUhmbHvbn49lowVmwNMZCFPSRgErRCrmwPryzcxvE5EcVxdcGjo9E7V15iebrVJYCDgSRpaEza8aUiDGwTX_7ZZNYvRtXUHzdUBKDcLuVKE5fBNw9QhhgnrjUvdEUVcsnKaq/s1600/SAM_6798.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sinop Kalesi</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"></span></div>
<div class="MsoNormal">
Sinop’la ilgili
tüm bu renkli ve güzel tecrübeleri yaşadıktan sonra gezimizi tarihi Sinop
cezaevi ile sonlandırmaya karar vermiştik. Gerçekten de bu son tur gezimize
damgasını vurdu. Tarihi Sinop cezaevi
1999 yılında müzeye dönüştürülmüş ve
geziye açılmış. Aslında 4000 yıl öncesine ait bu devasa yapılar
topluluğu kale olarak kullanılıyormuş.
1936 yılında ıslahevi olarak kullanılmak
üzere binalar eklenmiş. 1996 yılına kadar da cezaevi olarak kullanılmış. Gerçekten
gezerken resmen tüylerimiz diken diken oldu. Zamanında orada yaşamış olanların
tüm ruh halleri, enerjileri duvarlara sinmişti adeta.</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUs5QFXgqwGwtvbSP0mwOHdqkbZiCDgKlCvs7QIE7CpgW9Lc5imralTxoUOM68uGTfz0lYWBq6p-krh6db9yxTFKUws42SkfurC6qUFL6RWXfHbkJvLSxtGddmR4KItbR1J2QfVHTsGHrg/s1600/SAM_6820.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjUs5QFXgqwGwtvbSP0mwOHdqkbZiCDgKlCvs7QIE7CpgW9Lc5imralTxoUOM68uGTfz0lYWBq6p-krh6db9yxTFKUws42SkfurC6qUFL6RWXfHbkJvLSxtGddmR4KItbR1J2QfVHTsGHrg/s1600/SAM_6820.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sinop Cezaevi</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Kısacası Sinop
gezisi çok keyifli, renkli ve dolu dolu bir geziydi. Siz de, bir uzun haftasonu
gezisi planına mutlaka Sinop’u ekleyin, pişman olmayacaksınız</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings;">J</span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN8qYSmbmInY14JdS29R-cJPiHekN3P8u6dJVLugPcnuJPvVC1djX8uk5gA-1XDV1b9JLbDodWV3OGJn0AlYlHaUt6b2c6_efs2r1JSFistfi7Kn9WNhLg4A3QpFm5EWWSAro39q6wXExg/s1600/SAM_6812.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjN8qYSmbmInY14JdS29R-cJPiHekN3P8u6dJVLugPcnuJPvVC1djX8uk5gA-1XDV1b9JLbDodWV3OGJn0AlYlHaUt6b2c6_efs2r1JSFistfi7Kn9WNhLg4A3QpFm5EWWSAro39q6wXExg/s1600/SAM_6812.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Sinop Czaevi</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"> imza: Feyza Çoban</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-65288245252474100942014-07-02T14:52:00.002-07:002014-07-02T14:52:46.646-07:00Tarih kokan Edirne.<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVlf07IrMMSaKC-nN3DEMvrN8SvJ-kKfNZu186R2mrT7Vn-FHhANDcEGJHAqIQnHmF8XKQjnApY-6ZCi2xxQbkoEktfEfx05XHx7_m37ssu19LocT_agWWLWnxgZDbZ8fUBjN7Gqj-DFgr/s1600/01.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVlf07IrMMSaKC-nN3DEMvrN8SvJ-kKfNZu186R2mrT7Vn-FHhANDcEGJHAqIQnHmF8XKQjnApY-6ZCi2xxQbkoEktfEfx05XHx7_m37ssu19LocT_agWWLWnxgZDbZ8fUBjN7Gqj-DFgr/s1600/01.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Selimiye Camii</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Minik bir bebekle kendimizi İstanbul dışına
atma hevesimizden nasibini ilk olarak Edirne aldı. İstanbul’un burnunun
dibindeki bu sınır kentini bu yaşıma kadar görmek kısmet olmamış daha doğrusu
gitmek hiç aklımıza gelmemişti. Açıkçası beklentim pek de fazla değildi
giderken. E hadi maksat hava değişikliği olsun diyerek koyulduk yola.
Türkiye’yi Avrupa’ya bağlayan geniş TEM karayolundan son derece rahat bir
yolculukla 2,5 saat içinde kendimizi Edirne’de
bulduk. Otelimize yerleştikten sonra, yola çıkmadan yaptığım “gezilecek
yerler” listesi elimizde başladık Edirne turumuza. Burasıyla ilgili ilk
izlenimim küçük, ferah ve medeni bir şehir olması oldu ve gezdikçe de bu
izlenimim pekişti.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBA5CKA1qF5MbuOMhyphenhyphenBplnFARtCC6KWVJPGyVVaCyM9HtvpcvSUJC54g4bd-OTPh95F8aEjuDFCzjMe1dkcEbPP5yn3mpdaHkj8ahAqM-UVE5MTsK3f4qfZoeSwKf-LRy_HITczkse2puW/s1600/00.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBA5CKA1qF5MbuOMhyphenhyphenBplnFARtCC6KWVJPGyVVaCyM9HtvpcvSUJC54g4bd-OTPh95F8aEjuDFCzjMe1dkcEbPP5yn3mpdaHkj8ahAqM-UVE5MTsK3f4qfZoeSwKf-LRy_HITczkse2puW/s1600/00.jpg" height="320" width="180" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Selimiye Camii</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpMW3clTo3nfmttei5KtNj1HF91uKhWUn12P3D-LDVIMDJDa8Jf7BdWLdOfozoLWjR8tyMTd7IuqQ3cHT39PNjkWy8Sd_raQrdp8OVxtBe4UyRx30QvLZjsbnI59T_m2Q65V0bQZ3R9wWI/s1600/05.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpMW3clTo3nfmttei5KtNj1HF91uKhWUn12P3D-LDVIMDJDa8Jf7BdWLdOfozoLWjR8tyMTd7IuqQ3cHT39PNjkWy8Sd_raQrdp8OVxtBe4UyRx30QvLZjsbnI59T_m2Q65V0bQZ3R9wWI/s1600/05.jpg" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Meriç Nehri</td></tr>
</tbody></table>
<div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxpl4adXWMQdMGPbW79E-Uv3ptmlZsu2t0qpkl0MgD-FsD9RLo6WoWN_TVNJXVvWHpV_OJjZP9zl3x2qlWTtSuPvWZbkzZGmMC93YjJiIjY4MDc8iVisbzhmSUU6o8Waxer-oaLy2t2ZrC/s1600/07.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxpl4adXWMQdMGPbW79E-Uv3ptmlZsu2t0qpkl0MgD-FsD9RLo6WoWN_TVNJXVvWHpV_OJjZP9zl3x2qlWTtSuPvWZbkzZGmMC93YjJiIjY4MDc8iVisbzhmSUU6o8Waxer-oaLy2t2ZrC/s1600/07.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">IV. Mehmet Av Köşkü</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Turumuza Mimar Sinan’ın 80 yaşında yaptığı, “ustalık
eserim” dediği, UNESCO Dünya kültür mirası adayı “Selimiye Camii” ile başladık.
II. Selim adına yapılan Selimiye Camii sadece
mimarisi, taş, mermer, ahşap, çini işçiliğiyle değil; konumu ile de bir şaheser. Mimar Sinan camiiyi
şehrin öyle bir noktasına inşa etmiş ki, şehre nereden girerseniz girin
Selimiye camii tüm görkemiyle sizi selamlıyor. Bu görkemli yapıyı gördükten
sonra, caminin hemen altında yeralan ve zamanında camiiye gelir sağlaması için
yapılan “Selimiye Arastası”nı gezdik. Ve sonunda sıra Edirne’nin meşhur yaprak
ciğerini tatmaya gelmişti. Hernekadar ciğerle başımız pek hoş olmasa da buraya
kadar gelmişken şehrin içindeki ciğercilerden birinde yerimizi aldık. Kuru
biber, salça ve turşu eşliğinde sunulan Edirne ciğerinin tadına baktık. Bu keyifli bahar gününde
karnımızı da bir güzel doyurduktan sonra Osmanlı’ya 88 yıl başkentlik yapmış bu
şehirdeki diğer Osmanlı eserlerini
gezmeye devam ettik. Şehrin göbeğinde yeralan Ali Paşa çarşısı, Kapalı
Çarşı’nın minik bir örneği. İçinde hediyelikçiler, baharatçılar, çeyizciler
sıralanıyor. Çarşı gezimizden sonra asırlık ağaçların altında yeralan sevimli
bir çay bahçesinde soluklandık. Küçük şehirlerin bu küçük, ağaçlık çay
bahçeleri hep bir huzur verir bana nedense. Çay molamız bitince sıra Selimiye Camii’nin
hemen önünde yeralan “Eski Camii”deydi. 1400’lerin başında yapılan Eski Camii
dış cephesinde ve içinde yeralan büyük hat yazılarıyla dikkati çekiyor.
Selimiye kadar görkemli olmasa da eskiliğinden ve bu hat yazılarından
kaynaklanan bir karizması var bu eserin. Kesinlikle görülmeye değer. Şehrin
içinde diğer bir dikkat çekici yapı ise Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan’ın eşi
Rüstem Paşa adına yaptırılan Kervansaray. Bugünlerde butik otel işletilen bu
yapı, malesef pek bakımsız kalmış. Her yanı buram buram Osmanlı kültürü kokan
Edirne gerçekten başlı başına bir kültür mirası. Yalnız biraz daha bakım ve
itina gerektiğini hissettim gezdikçe. Bu değerli kültür hazinesi yemyeşil şehre
karşı çok daha duyarlı ve özenli olunabilir gerçekten de. Şehrin içi tarihsel
zenginliğinin yanında aynı zamanda çok sevimli, meydanda ortasında süpürge yapan
bir süpürgeci heykelinin olduğu şirin bir havuz var. Bununla birlikte farkettik
ki süpürgecilik yörenin geçim kaynaklarından ve zanaatlarındanmış. Şehir içi
gezimizi tamamladıktan sonra Edirne turumuzun
ilk gününü Meriç nehri kıyısında gün batımını izleyerek ve tarihi Kanuni
köprüsünün yanındaki çay bahçesinde biramızı yudumlayarak sonlandırdık. Son
derece keyifli, pozitif bir enerjili bir yerdi burası. Bu arada Edirne’ye bir “nehirler
ve köprüler” şehri diyebiliriz. Üzerlerindeki pek çok tarihi köprü ile son
derece zengin bir tarihe tanıklık eden Tunca, Meriç ve Arda nehirleri bu şehri
taçlandırıyor gerçekten.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0oKUmg1191muP56HGj6WK-HKQYXzvQsYVjTtBDkOPxPt9ZdkUMQaI7nZSLN8MP8BJfn373Mt6UDcKzMfiN1Y0WqyMGVnevWKkgSKm6_cCM5P-7MS4exOoGBCwhmBL1FgZihA0shw-sPPJ/s1600/02.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0oKUmg1191muP56HGj6WK-HKQYXzvQsYVjTtBDkOPxPt9ZdkUMQaI7nZSLN8MP8BJfn373Mt6UDcKzMfiN1Y0WqyMGVnevWKkgSKm6_cCM5P-7MS4exOoGBCwhmBL1FgZihA0shw-sPPJ/s1600/02.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Edirne ciğeri</td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyXQ88SKNvwVid8RMG4s_yBz_Ahn5CH2DKF6JwQjA7NDtLA8ZNmBGX0nCRfJUse-UXBUy5EZK0DhiCfM1VnLKhXWh3ig4_q-6HXa-3XAFcKsv-3ffJT4bIL9-dwS-pCyEXrbbEkcey_sjP/s1600/04.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjyXQ88SKNvwVid8RMG4s_yBz_Ahn5CH2DKF6JwQjA7NDtLA8ZNmBGX0nCRfJUse-UXBUy5EZK0DhiCfM1VnLKhXWh3ig4_q-6HXa-3XAFcKsv-3ffJT4bIL9-dwS-pCyEXrbbEkcey_sjP/s1600/04.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Eski Camii</td></tr>
</tbody></table>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlu2mWSyJjC1VTPU_tMEUWuoquHdO4FZlrsM56-ZN1nDFuXvf9RDo5uq3vnYp4_jaE3zoTw0tlNvSZmD86qGauBMoOdZSLZsK5b9X6ZZhrJGO2-2FRwMAXLAYCjc1wHORTwxA3WG7gUCFm/s1600/03.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlu2mWSyJjC1VTPU_tMEUWuoquHdO4FZlrsM56-ZN1nDFuXvf9RDo5uq3vnYp4_jaE3zoTw0tlNvSZmD86qGauBMoOdZSLZsK5b9X6ZZhrJGO2-2FRwMAXLAYCjc1wHORTwxA3WG7gUCFm/s1600/03.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Rüstem Paşa Kervansarayı</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Ertesi gün Adalet kasrı, I. Murat tarafından
Edirne’nin fethiyle yaptırılan Saray-ı Atik (Eski Saray) ve Balkan şehitliği
ile başladık. Bu saraydan sonra Fatih
Sultan Mehmet’in yaptırdığı Saray
Saray-ı Cedid-i Amire yıllarca Osmanlı yönetimine evsahipliği yapmış.
Malesef şu an sadece geriye kapısı
kalmış durumda. 1878′de Ruslar Edirne’yi işgal edeceği sırada cephanelik
Rusların eline geçmesin diye ateşlenmiş ve 450 yıllık saray bir anda ortadan
kalkmış, sadece koca bir kapı kalmış geriye. Bu duraktan sonra meşhur Kırkpınar
güreşlerinin yapıldığı alana yöneldik. Güreş zamanı olmadığından alana şöyle
bir göz atıp, Istranca ormanlarının gölgelediği IV. Mehmet av köşküne yöneldik.
Ağaçlar arasındaki bu minicik tarihi yapının etrafındaki çay bahçesinde huzur
içinde çayımızı içip, yöreye özgü bir çeşit hamur kızartması olan “keçi patisi”nden
yedik. Burası Edirne’ye gelirseniz Meriç nehri kıyısından sonra duraklamadan
geçmeyeceğiniz 2. mekan</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR"> Zor da
olsa buradan ayrılarak gezi listesinde çok yıldızlı olarak yerini alan “Karaağaç”a
yöneldik. Karaağaç hakkında o kadar güzel şeyler yazmışlardı ki görmeden
edemezdik gerçekten. Meriç nehrini geçerek bu yemyeşil huzur dolu kasabaya ulaştık.
Böylece Türkiye’nin Batı Trakya’daki tek toprak parçasına da ulaşmış olduk.
Küçük caddesi boyunca yüksek ağaçların gölgelediği sıra sıra sevimli kafeleri
ile gerçekten bambaşka bir ambiansı vardı buranın. Bu kafelerin birinde
kahvemizi içip Trakya Üniversitesi kampüsü içinde yeralan tarihi Edirne garına
ve bahçesindeki buharlı trene yöneldik. Gar 1914’te tamamlanmış fakat hiç
kullanılamamış, bugün Trakya Üniversitesi’nin rektörlük binası olarak
kullanılıyor. Yine kampüs içindeki Lozan anıtını da ziyaret edip,
fotoğrafladıktan sonra Karaağaç’a veda ettik. Dönüş yoluna geçmeden tarihi Ali
Paşa çarşısından Badem ezmelerimizide alarak Edirne gezimizi tamamlamış olduk. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiI4sTrTzVIkj4G81GcG1qPlJJf5d7CWoMXmcVNgYAMJqZbwHGwiP2T7xJEUxZM8ycpD8aloBNjkW2T9Evniw_Vj_v7gMPImBJbVsZtbd0NLkXLlcxNu6iEqmSbTB2FHNAzV5-7rrzTHyUb/s1600/08.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiI4sTrTzVIkj4G81GcG1qPlJJf5d7CWoMXmcVNgYAMJqZbwHGwiP2T7xJEUxZM8ycpD8aloBNjkW2T9Evniw_Vj_v7gMPImBJbVsZtbd0NLkXLlcxNu6iEqmSbTB2FHNAzV5-7rrzTHyUb/s1600/08.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Eski Saray'dan geriye kalanlar</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Edirne gezimiz dediğim gibi beklentimin çok
ötesinde keyifli geçti. Açıkçası İstanbul’a bu kadar yakın bu tarih zenginliği
hakkında bu kadar az fikrimin olmasından dolayı kendimden utandım. Gezmemiş
görmemiş olanlara tavsiye ederim</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span> </div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"></span></div>
<br />
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-1fgGkEeFlvOYIA_QysKdh690lSYtEMNGdw6ccf45n1Aun4J13xO6DHkMJ76U3eGnUzupH1hyphenhyphenX4NBF962BcOtrxlcXe5qU7Xin8i40pTYVkaWQSzUs0w_YZnr_8kxJ5qmNx-T9j6NWY7P/s1600/09.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj-1fgGkEeFlvOYIA_QysKdh690lSYtEMNGdw6ccf45n1Aun4J13xO6DHkMJ76U3eGnUzupH1hyphenhyphenX4NBF962BcOtrxlcXe5qU7Xin8i40pTYVkaWQSzUs0w_YZnr_8kxJ5qmNx-T9j6NWY7P/s1600/09.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Karaağaç</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEc0g2OEOeW1vvZIxlZ-NT-Gn7CbEE274JU8vwM-radci4-HrXkNo8jukq03s4qE5aQ737DTmr-4eOweDJZ3DSf-IFAlZTQw_J7bIs_DS8iNUCleco0vCvaeeMzHxtTDVwZQUQtt6f4jqh/s1600/10.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgEc0g2OEOeW1vvZIxlZ-NT-Gn7CbEE274JU8vwM-radci4-HrXkNo8jukq03s4qE5aQ737DTmr-4eOweDJZ3DSf-IFAlZTQw_J7bIs_DS8iNUCleco0vCvaeeMzHxtTDVwZQUQtt6f4jqh/s1600/10.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Karaağaç</td></tr>
</tbody></table>
imza: FEYZA ÇOBAN </div>
<!-- Blogger automated replacement: "https://images-blogger-opensocial.googleusercontent.com/gadgets/proxy?url=http%3A%2F%2F1.bp.blogspot.com%2F-wjJPwq5E_q4%2FU7R8KNL7O5I%2FAAAAAAAAA7c%2FUZp4TM2aZoM%2Fs1600%2F05.jpg&container=blogger&gadget=a&rewriteMime=image%2F*" with "https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpMW3clTo3nfmttei5KtNj1HF91uKhWUn12P3D-LDVIMDJDa8Jf7BdWLdOfozoLWjR8tyMTd7IuqQ3cHT39PNjkWy8Sd_raQrdp8OVxtBe4UyRx30QvLZjsbnI59T_m2Q65V0bQZ3R9wWI/s1600/05.jpg" -->Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-78172674473713564662014-06-05T10:43:00.000-07:002014-06-11T05:56:46.705-07:00Öğrenebilmek..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBTXKcp8nvXDpffIQIEyGh5Nqlu-6bIk2vFF55UzSff_1r5zqOq7o_RHtDfoAi_7GMRGlqjPSmhRMSLeR7WgArMZEk1mQtOLQoJEqV-qiO-UAjzntNakrysaY6PBfdkSccP_KrnHof2K_r/s1600/learn_mark_brennan_cc-by-nc-sa2_flickr_heycoach-1197947341-Copy.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBTXKcp8nvXDpffIQIEyGh5Nqlu-6bIk2vFF55UzSff_1r5zqOq7o_RHtDfoAi_7GMRGlqjPSmhRMSLeR7WgArMZEk1mQtOLQoJEqV-qiO-UAjzntNakrysaY6PBfdkSccP_KrnHof2K_r/s1600/learn_mark_brennan_cc-by-nc-sa2_flickr_heycoach-1197947341-Copy.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Öğrenmenin en iyisi, bizzat tecrübe ederek
öğrenmek tabii ki. Fakat hayat herşeyi kendimiz tecrübe edebileceğimiz kadar
uzun değil malesef. Biraz da etrafımızı gözlemleyerek, dinleyerek, okuyarak
öğrenmemiz gerekiyor. Buna kısaca farkındalık diyoruz. </span>Herkeste olmayan olamayan bir özellik, fakat
dış dünyadan öğrenebilmek için mutlaka gerekli. Olayları kendimiz yaşamadan, etrafımızdaki
insanların yaşanmışlıklarından ve tecrübelerinden öğrenebilmek gerçekten çok
önemli bir yetkinlik. Bunun için gözlem ve analiz yeteneği, empati ve zeka gerekiyor. Bunları
harmanlayıp, kendi hayatımızdaki olaylarla doğru özdeşleştirebilmek,
ihtiyacımız olan noktalarda yön bulabilmemize yardımcı oluyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Herşeyden önce bu dış dünyadan öğrenebilme,
belki de sanal olarak yaşamanın en büyük avantajı kendimiz olayları tecrübe
ederken yaşayacağımız zaman ve enerji kaybı için bir ön bilinç sağlaması.
Çünkü iş yada özel hayat olsun, yaşamdaki olaylara ve
sonuçlara baktığımızda büyük benzerlikler gösterir. Evet, kişiye ya da şartlara
özgü kısımları mutlaka ki vardır, fakat üç aşağı beş yukarı hayat tekerrür
eder. Yaşayarak tecrübe etmek öğrenmek için en güzel yol olabilir fakat sonu
başından belli olan konular için neden boşuna zaman ve enerji harcayalım? Zamanında benzer yaşanmışlıklardan yapılan
doğru çıkarımlarla pekala maddi manevi kayıp yaşayacağımız bir yola girmekten
kendimizi koruyabiliriz. Bu anlamda öğrenmenin pek çok akıllıca yolu var.
Bunların başında kendi gözlemlerimiz geliyor. Çok zor değil; işte, özel hayatımızda yaşanan pek çok
tecrübeyi biraz daha analiz eden, değerlendiren gözlerle izlememiz, üzerinde
düşünmemiz ve kendi yaşayabileceğimiz benzer şeyler için cebimize atmamız
yeterli. Dostlarımız, akrabalarımız, iş arkadaşlarımız hatta duyduğumuz,
okuduğumuz değişik olaylardaki kahramanlar bunun için bize kaynak olabilir. Dışımızda
gelişen bu olayların ana karakteri olmamak değerlendirme yapmamıza ve ders
almamıza engel değil elbette.. Aslına bakarsanız buna hayatı bilinçli yaşamak diyoruz. En azından
bilinçli yaşamaya çalışmak.. Bunun en doğru göstergesi de hayatta atılan
isabetli adımlar. Bu isabetli adımlara yol gösteren isabetli kararlar. Elbette
bu isabetli kararlar, tecrübelerle gelen aklı selim değerlendirmeler sonucu
veriliyor. İşte bu tecrübeleri yaşamanın yanısıra doğru gözlemlerle ve
değerlendirmelerle de kazanabilirsek ne mutlu bize.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Feyza Çoban</span></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-10971354937157722792014-01-27T02:21:00.000-08:002014-01-27T02:23:41.287-08:00Amerika Amerika..<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRvniGTTRWtsf_S_THB79PapQ5elxjheNSJ1aCTx3y9gFfp4-C9kMapm4fXPLaG_o4y5MOswN0su_Mw1bvniUz8VVvq2aRdc1OujmgLgRc5uqGWVUS0HK2jbpuDZbxq87yg3mgCb3WalPE/s1600/20131015_092026.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgRvniGTTRWtsf_S_THB79PapQ5elxjheNSJ1aCTx3y9gFfp4-C9kMapm4fXPLaG_o4y5MOswN0su_Mw1bvniUz8VVvq2aRdc1OujmgLgRc5uqGWVUS0HK2jbpuDZbxq87yg3mgCb3WalPE/s1600/20131015_092026.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Central Park</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Uzun zamandır görmek istiyordum Amerika’yı.
Bir yeri televizyondan, filmlerden izlemek, görmek anlamına gelmiyor. Her ne
kadar sanal dünya bu bilgi ve görüntü akışını iyice genişletmiş olsa da hala
bir yerde fiziksel olarak bulunma ihtiyacını karşılayamıyor maalesef…</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs_c5PsPfxoXXM2HbF4S8CFwlG3cGE5Cm3aXYtm2LACSwaZwIj5GWYJoiaYscK98xyw-Lshx60lnvC-llbcjOGbnE7F4O3D9SzH1148jitKDsT90T4Q_s09v8dN4RcCUSKacWWxwD0ywyu/s1600/20131015_121945.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjs_c5PsPfxoXXM2HbF4S8CFwlG3cGE5Cm3aXYtm2LACSwaZwIj5GWYJoiaYscK98xyw-Lshx60lnvC-llbcjOGbnE7F4O3D9SzH1148jitKDsT90T4Q_s09v8dN4RcCUSKacWWxwD0ywyu/s1600/20131015_121945.jpg" height="320" width="180" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Empire State'ten New York</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Eveeet şu rüyalar ülkesi Amerika ne menem bir
yermiş diyerek gözlem yeteneğime de bir miktar güvenerek iki hafta kadar bir
sürede 6 şehir gezdim. Havasını kokladım ve gördüğüm her ayrıntıyı kendimce
çıkarımlar yaparak hafızama kaydettim.
En azından genel bir izlenim edindim diyebilirim. Uzunca bir zamandır
dünyayı ekonomik, teknolojik, politik olarak bir şekilde yöneten bu büyük
ülkeyi görmeyi herkese tavsiye ederim.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCheUInR3L6mg9muIELcOD148lVj3_hVYih0md3fplaramgEZPwO9ZaWlxLyNrS6l4oXftyQ8dOrTFqrka9tkrqJcci_r5hZj37D_2Rffg64EFJ8XSRnqclZJ02CHtBdxiw7TFVEl25jrK/s1600/SAM_5354.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCheUInR3L6mg9muIELcOD148lVj3_hVYih0md3fplaramgEZPwO9ZaWlxLyNrS6l4oXftyQ8dOrTFqrka9tkrqJcci_r5hZj37D_2Rffg64EFJ8XSRnqclZJ02CHtBdxiw7TFVEl25jrK/s1600/SAM_5354.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">New York</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Hepimizin hayatı amerikan filmlerinin
cezbedici sahneleriyle geçti, bilinçaltımıza çocukluğumuzdan itibaren amerikan
hayranlığı pompalanarak bu yaşlara geldik. E haliyle de bu durumda Amerika’ya giderken beklentiniz
çok yüksek oluyor. Vee beklenildiği gibi
bu eğlenceli seyahatte ilk durağımız iş dünyasının ve hareketin merkezi “New York” tu. JFK havaalanına iner inmez hiçbir ayrıntıyı
kaçırmamak için gözlerimizi ve tüm duyularımızı açtık ve Amerika maceramız
başladı.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Evet gerçekten New York, devasa gökdelenleri,
ışık almayan sokakları, ellerinde starbucks bardaklarıyla sürekli koşuşturan
her çeşit milletten insanları ile tıpkı filmlerdeki gibi çok etkileyici bir
şehir. Her yanda bir hareket mevcut. İstanbul’u aratmayan trafiği, egzos dumanı
ve karmaşası ile tam anlamıyla bir “çalışma” şehri. Şunu farkettim ki deli gibi çalışacak bir
işiniz yoksa burada yaşamak tam bir eziyet ve depresyon nedeni olabilir. Dolayısıyla
bu karmaşa içinde New York’un en hoşuma giden yeri haliyle Central Park oldu.
Burası bu şehirde yaşayan insanlar için tam bir nefes alma alanı,
insanların hayatın varolduğunu, yaşadığını
unutmaması için düzenlenmiş bir mekan. Ağaçlık yollarında iki koşup, üç sincap
görüp “ oh be” diyebiliyorsunuz. Aksi takdirde nefessizlikten ve ışıksızlıktan
ölebilir burada. Herşeye rağmen New York SoHo’su, Tribeca’sı, 5. Caddesi, Times
Meydanı, Harlem’i, Brooklyn köprüsü,
Özgürlük Anıtı, görkemli Empire State ve Chrysler binası ile görülmeye değer,
karizmatik bir şehir. En azından bunca yıldır neredeyse her Holywood filminde
ekranlardan izlediğimiz bu yerlerde gezinmek güzel bir duygu. Filmlerde pek de
konu edinilmeyen her sokakta yeralan “Halal food” satan seyyar arabalarını diğer şehirlerine nisbeten sayıca az da olsa “evsiz”leri unutmamak
lazım</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR"> </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-qPJzghfY2TND0ZWGvU6ouU33ih2VIWjGcOgTav8T33uofbv7QmanomiExmE6XSpaPfyuQJ7Fe-ImuFdAUioNzsw0pcWgw7KbehyphenhyphenIWvZD9Oli-RgWWscbbZM9h3kETVRhamJU2UOXcn2f/s1600/SAM_5409.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-qPJzghfY2TND0ZWGvU6ouU33ih2VIWjGcOgTav8T33uofbv7QmanomiExmE6XSpaPfyuQJ7Fe-ImuFdAUioNzsw0pcWgw7KbehyphenhyphenIWvZD9Oli-RgWWscbbZM9h3kETVRhamJU2UOXcn2f/s1600/SAM_5409.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Times Meydanı</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"> </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWrDmgGJ1sfQs540KidcfwPxuUYKiAub_JAxK0kngsl-KxGBKGZXrXX_K9xrLJLcnhlTWONfNng0VFOhZKZmCIw9G71QdwjFToYi6BxQohP1ry7zq9mMO8ERRdfQnaD5z_j6BVqVNrvhAw/s1600/SAM_5594.JPG" imageanchor="1" style="font-family: Wingdings; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWrDmgGJ1sfQs540KidcfwPxuUYKiAub_JAxK0kngsl-KxGBKGZXrXX_K9xrLJLcnhlTWONfNng0VFOhZKZmCIw9G71QdwjFToYi6BxQohP1ry7zq9mMO8ERRdfQnaD5z_j6BVqVNrvhAw/s1600/SAM_5594.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Beyaz Saray</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_fz8JEg_Rxw4jygu2oyiJ1icTo2mO1UMAnoe7jSeWwn19U2Y1Fhyphenhyphenr3ogR9M2W4DjGxspvrxwe-aZF0sWptBwpZxTx64kh3xwp1qHRFsMIKFm2yPs0LlWL5XZ8nL4zKwSybdi-ufUU2dOK/s1600/20131016_162018.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_fz8JEg_Rxw4jygu2oyiJ1icTo2mO1UMAnoe7jSeWwn19U2Y1Fhyphenhyphenr3ogR9M2W4DjGxspvrxwe-aZF0sWptBwpZxTx64kh3xwp1qHRFsMIKFm2yPs0LlWL5XZ8nL4zKwSybdi-ufUU2dOK/s1600/20131016_162018.jpg" height="200" width="112" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Parlemento</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">New york’tan sonra Washington oldukça durağan
ve düz geliyor insana. Yeşil, düzenli, saygılı ve daha ağırbaşlı. Buranın afrika
kökenli amerikalıların en yoğun yaşadığı şehir olmasına da çok şaşırdık. Sevimli
semti George Town minik, rengarenk evleri ve dükkanları ile görülmeye değer.
Pentagon’un büyüklüğü gerçekten inanılmaz, 25.000 kişinin çalıştığı, bir semt
büyüklüğündeki bu dev yapıyı görünce insan dünya üzerinde yaratılan bu etki ve
gücü daha iyi anlıyor. Fotoğraflardaki ve filmlerdeki kadar gösterişli
bulmadığımız Beyaz Sarayı ve Parlemento
binasını sonrasında şehitliği de görüp,
yarı hacı olduktan sonra</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span lang="TR">
Washington’ı tamamladık.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOHH73Y8Y8FJ6mYoJbqYPtCCzuyDtrBa6fTJPhRJszQiTQKsR2TfH-Y_DwyLragiyJjioojO_O0T8UlHBiyYFNS0LWXoghx2MztF0fxPo6QGDAJGjDZHsQipUzZ38XjCI4BPJ6pRZaPLcy/s1600/SAM_5795.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOHH73Y8Y8FJ6mYoJbqYPtCCzuyDtrBa6fTJPhRJszQiTQKsR2TfH-Y_DwyLragiyJjioojO_O0T8UlHBiyYFNS0LWXoghx2MztF0fxPo6QGDAJGjDZHsQipUzZ38XjCI4BPJ6pRZaPLcy/s1600/SAM_5795.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">San Francisco- yengeçler:)</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7vzOpsVcLjW8eBbDB8xcjkhtbW2Uhgu_t7vQGdqENZhFHYoiRnupGwqdRwXwsmijHLUWvUwA_FHCTVArKjurngY9xKwESAh2Ba-3XmtRWIbEVWsHQLb1CvG9uXlNmtjMbGJyrAsUisXuS/s1600/20131017_164927.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi7vzOpsVcLjW8eBbDB8xcjkhtbW2Uhgu_t7vQGdqENZhFHYoiRnupGwqdRwXwsmijHLUWvUwA_FHCTVArKjurngY9xKwESAh2Ba-3XmtRWIbEVWsHQLb1CvG9uXlNmtjMbGJyrAsUisXuS/s1600/20131017_164927.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Golden Gate Köprüsü</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
Bir sonraki durak için 6 saat süren uzunca bir
uçak yolculuğundan sonrasında kendimizi California eyaletinin göz bebeği San Francisco’da
bulduk. New York’un hırslı ve iş odaklı havasından sonra gerçekten bu 6 saate
değdi. Unutmadan Amerika’da iç uçuşların Türkiye’deki kadar konforlu olmadığını
söylemeliyim. Uçaklar güzel fakat hizmet kalitesi, hızı ve personelin algılama
kapasitesi bize göre oldukça düşük. Amerika’da en çok etkilendiğimiz şehir
sanırım birçok insan gibi San Francisco oldu. Doğası, havası, insanları çok
daha pozitif. Sahil şeridinde “Pierre” denilen iskeleler cafeler,
restaurantlar, minik sevimli dükkanlarla dolu. Burada eğlence, iş ve yaşam tam
anlamıyla entegre olmuş gibi duruyor. Tabii ki yaz- kış güneşli olan havanın,
göz alabildiğine pasifik okyanusunun da pozitif enerjisinin etkisi çok büyük. Neden
dünyaya yön veren inovasyonların da buradan çıktığı belli oluyor. Gerçekten
sanki burada yaratıcılığı tetikleyen, motive eden bir hava var gibi. San Francisco’da
çok keyifli zaman geçirdik. Pierre’lerde
Ekim güneşine karşı keyif yaptık, Golden Gate, Bay Bridge köprüsünün pek çok açıdan fotoğrafını çektik,
pek çok filmde hararetli araba, kovalama sahnelerine konu olan yokuşlu
yollarında gezindik, tarihi tramvayına bindik, Çin mahallesini, Market Place’i,
San Francisco’nun İstiklal Caddesi Union Square’ı, Alcatraz Hapisanesini
gördük. Fishermans Wharf’ta balık
çorbamızı içtik, yengecimizi ve arkasından
devasa Ben&Jerry
dondurmalarımızı afiyetle yedik. Bu
keyfe bir taraftan nefis jazz çalan bir sokak orkestrası eşlik etti. Yolunuz
buralara düşerse özellikle balık çorbasını ve nefis steak yemek için 63 Ellis
caddesindeki “Historic John’s Grill”i şiddetle tavsiye ediyorum. İkisi de
şimdiye kadar denediklerimin en lezzetlileriydi diyebilirim. Unutmadan yine 44
Ellis caddesindeki buranın en eski jazz club’ı Les Joulins Jazz Bistro’yu
ziyaret etmek de fayda var. Adeta 50 yıl öncesinin amerikasına gidiyorsunuz,
çok kaliteli ve hoş bir yer. San Francisco’dan tadı damağımızda kalarak ayrıldık..
Tony Bennett’in şarkısında dediği gibi “ I left my heart in San Francisco” ‘ya
uygun bir hissiyatla buraya veda ettik. </div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOYz9Fqu-_6i8-LqyQl_4cCrB3ZbZ2nLsEsPPmsjmTztXhgurWyBfEoY212EIzPMg9oCkqqDbWPr3NL96FbBsHTkcZng86vNfcIP0jar_WIn_knXG8qaF1heyzDqZ0Xa5VT_ZF5i0EqQX1/s1600/SAM_5805.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOYz9Fqu-_6i8-LqyQl_4cCrB3ZbZ2nLsEsPPmsjmTztXhgurWyBfEoY212EIzPMg9oCkqqDbWPr3NL96FbBsHTkcZng86vNfcIP0jar_WIn_knXG8qaF1heyzDqZ0Xa5VT_ZF5i0EqQX1/s1600/SAM_5805.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">San Francisco- Cable Car</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnN-xwvokQAfJN2fRBQMsU5XkH-xL8SnFw6sKaIje6dfsE1KjLNqiNevl6xeW1I1Ub3XO51WsCwx5VFVvvV6xpvc7zULwI3mG-Zo2UqKBxmPox1X6gYm1jI_a-C1G0idh-J2M4A2eMmYdJ/s1600/SAM_5641.JPG" imageanchor="1" style="font-family: Wingdings; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjnN-xwvokQAfJN2fRBQMsU5XkH-xL8SnFw6sKaIje6dfsE1KjLNqiNevl6xeW1I1Ub3XO51WsCwx5VFVvvV6xpvc7zULwI3mG-Zo2UqKBxmPox1X6gYm1jI_a-C1G0idh-J2M4A2eMmYdJ/s1600/SAM_5641.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">San Francisco - Pier 19</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKpaEVcDld4Q0SCqzvKXm2ad4_mmFhZz7pE6JuJBvLagXte4DYI8peAcTs2gDto7B6ACWzYMppf08whER6FbsQfkB8uoOAx_4hdW32c8Kl2U9zPS8CDUiLzctDRPRuirireH4TslGrTYuZ/s1600/20131019_193934.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiKpaEVcDld4Q0SCqzvKXm2ad4_mmFhZz7pE6JuJBvLagXte4DYI8peAcTs2gDto7B6ACWzYMppf08whER6FbsQfkB8uoOAx_4hdW32c8Kl2U9zPS8CDUiLzctDRPRuirireH4TslGrTYuZ/s1600/20131019_193934.jpg" height="180" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Las vegas</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">San Francisco’dan sonra 2- 2,5 saatlik bir
uçuşla başka bir şehre değil başka bir dünyaya; Las Vegas’a uçtuk. Çölün
ortasında yaratılan bu sunni dünya açıkçası beni çok cezbetmedi. Burası hayal
gücünün sınırları zorlanarak inşa edilmiş adeta bir para makinası. Devasa
büyüklükteki yanyana sıralanmış binbir çeşitlilikteki oteller dışında hiçbirşey
yok. Oteller diyorum ama burada “otel” deyince tabii ki ağırlıklı olarak kumar
ve eğlence anlaşılıyor. Her otelin altı göz alabidiğine kumarhanelerle dolu. O
kadar büyükler ki bir ucundan girseniz sağa sola bakınırken, ışıltılı kumar
makinalarına bakarken kendinizi kaybedebilirsiniz. Zaten bu kumarhanalerin hiçbirinde
pencere ve saat yok, bunun nedeni de insanlara zaman kavramını unutturarak daha
fazla para harcamalarını sağlamak. Geceleri ise tam bir cümbüş. Işıklar,
ışıklar, parıltılar ve gösteriş.. Bir yanda mısır piramitleri, bir yanda
Roma’daki aşk çeşmesi, bir yanda Eifel kulesi, bir ortaçağ şatosu öbür yanda
Venedik. Otellerin önünde çeşit çeşit şovlar.. Gerçekten gösteriş ve abartı
nedir’in karşılığını burada tam olarak görmek mümkün. Bunlar da benim
önceliklerim arasında olmadığından, hayatta bir kere görmek yeter diyorum ben</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgfSiSBs_nenXAUTMSsNdl8fATz-ssWnc-5cywOUeTDAPJ9tLGqnW3V1rmTmdTIJjHNnsxcVLOXxLlvu9ZgilwQz8JDDUoU1GHbZwo79OUxZ4lRO24nKvNCI2g0NXq4LhvEYQceGD15mno/s1600/SAM_5912.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgfSiSBs_nenXAUTMSsNdl8fATz-ssWnc-5cywOUeTDAPJ9tLGqnW3V1rmTmdTIJjHNnsxcVLOXxLlvu9ZgilwQz8JDDUoU1GHbZwo79OUxZ4lRO24nKvNCI2g0NXq4LhvEYQceGD15mno/s1600/SAM_5912.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Los Angeles- Rodeo Meydanı</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"> </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgexWFMhlrlY5tx0hA0xkVLVgBp4JYLqDQy5ryupz8XtIKZNuCIjlYtKboYJeHuXT15C7prGD1sukDclav4Rxt0GL8pKScmOlXScJ_PCW7hP5qzcmn8KdO4G1HrHhuHFZ_aQO7FZGnzbJK-/s1600/SAM_5967.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgexWFMhlrlY5tx0hA0xkVLVgBp4JYLqDQy5ryupz8XtIKZNuCIjlYtKboYJeHuXT15C7prGD1sukDclav4Rxt0GL8pKScmOlXScJ_PCW7hP5qzcmn8KdO4G1HrHhuHFZ_aQO7FZGnzbJK-/s1600/SAM_5967.JPG" height="320" width="240" /></a><span lang="TR">Meşhur Las Vegas’a ve Nevada eyaletine hoşçakal
dedikten sonra 3 saatlik keyifli bir otobüs yolculuğuna başladık. Amerika çöllerinin
içinden geçerek, koca kıtanın bir ucundan diğer ucuna yük taşıyan sonu gelmeyen
tren vagonlarını izleyerek bu 3 saatin nasıl geçtiğini anlamadık. Ve kendimizi
California’nın en büyük, Amerika’nın ikinci büyük şehri olan “Los Angeles”ta
bulduk. Ben İstanbul’a benzettim birçok yönünü. Ama İstanbul’un o mistik, tarih
kokan güzelliğinden eser yok tabii ki. Çok büyük, çok kozmopolit, çok karışık
geldi bana. İnanılmaz kötü bir trafiği var Los Angeles’ın, hem de devasa, bazı
yerlerde 6 şerite çıkan otobanlarına rağmen. İnsanlar bizdeki gibi arabayla
seyahati tercih ediyor, zaten bu denli büyük bir şehirde başka türlüsü de pek
mümkün değil. Burada tipik amerikalı dediğimiz amerikalılardan görmek zor, daha
çok hispanikler ve uzakdoğulular hakim. Ayrıca şehirde inanılmaz miktarda evsiz
var. Her sokakta 3-5 tane, alışveriş arabalarını kendilerine mekan yapmış
evsizler, deliler.. Gerçekten beni çok ürküttü ve üzdü bu tablo. Zaten Los
Angeles Amerika’da suç oranı en yüksek şehirmiş, bu bilgiyi ekstra bilmenize
gerek yok, ortamı görünce anlıyorsunuz ve belli bir saatten sonra kendinizi pek
de güvende hissetmiyorsunuz. Bence Los Angels’ın en gözde yerleri tabii ki
Pasifik kıyılarında göz alabildiğine uzanan uçsuz bucaksız kumsalları..
Buralara yakın çalışanlar öğle aralarında kumlara uzanıyor, yemeklerini yiyor,
kahvelerini içiyor. Bir bakıma arada tazeleniyorlar. Santa Monica civarı uzunca
zaman geçirilebilecek en keyifli yerlerden, adeta büyükçe ve gelişmiş bir tatil
kasabası. Bunun yanında en lüks semtlerinden Rodeo meydanı, Oscar törenlerinin
düzenlendiği “ Walk of Fame”, Kodak tiyatrosu, Holywood, Promenade caddesi
bizim görebildiğimiz ilginç mekanlar oldu. Unutmadan bir de burada meşhur
Millenium Biltmore otelinde kalmak kısmet oldu. Financial District’te yeralan
bu otel 1930’lardaki mimarisini korumuş, tarihten bugüne pek çok önemli baloya,
kutlamaya ve Holywood yıldızına ev
sahipliği yapmış çok etkileyici bir oteldi.</span><span lang="TR"> </span> </div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaV2jLMuZV73mCH3E7xe35OHh9DZeWH9KRZrqbprgK1kqlsOANpSS9zEdWiIz94jmEeZrKnpwJwunMWUIHlgf-bIDaiH6SJFHFKxOjV5mGim64Yao7fn1MqTmmkV9XWgFc4l4CwqnMmyx9/s1600/SAM_5976.JPG" imageanchor="1" style="font-family: Wingdings; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgaV2jLMuZV73mCH3E7xe35OHh9DZeWH9KRZrqbprgK1kqlsOANpSS9zEdWiIz94jmEeZrKnpwJwunMWUIHlgf-bIDaiH6SJFHFKxOjV5mGim64Yao7fn1MqTmmkV9XWgFc4l4CwqnMmyx9/s1600/SAM_5976.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Los Angels</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"> </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSKd8wboSCez1I3jnuQqTgHQ15OP1Zn6gT72I4sFd6gcnRQAVGuuJfHkyRL0VuvOl71P1-ZpjRi0C1gq0cgY1YxWOUrwbPgsw3DPeszqdQ2PTas_RapQ30Xz7EguyvNg78Unot93FE10lH/s1600/SAM_6014.JPG" imageanchor="1" style="font-family: Wingdings; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjSKd8wboSCez1I3jnuQqTgHQ15OP1Zn6gT72I4sFd6gcnRQAVGuuJfHkyRL0VuvOl71P1-ZpjRi0C1gq0cgY1YxWOUrwbPgsw3DPeszqdQ2PTas_RapQ30Xz7EguyvNg78Unot93FE10lH/s1600/SAM_6014.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Los Angeles- Santa Monica</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Ve bu koşturmalı ama çok renkli yolculuğumuzun
son durağı Kaliforniya eyaletinin en güneyinde, Meksika sınırındaki “ San
Diego” şehri oldu. Meksika’ya çok yakın olmasından dolayı nüfusun yüzde 60’ı
hispanikmiş. Burada çok kısa durabildik ama çok hoşumuza gitti. Şehrin en
zenginlerinin yaşadığı La Jolla Beach’te pelikanları ve fokları izledik, San
Diego Bay’de Bob Hope heykelini, piyade üssünü, asker anıtını ve Amerikan
donanmasından gemileri gördük. San Diego havası ve doğasıyla insanı gerçekten
de çok etkiliyor. Coronado adası ve Marlyn Monroe’nun “erkekler sarışın sever”
filminin çekildiği tarihi Hotel del coronado, bu şehre giderseniz mutlaka
görmeniz gereken yerlerden. Ayrıca eski bir amerikan kasabasını
canlandırdıkları Old Town’a da illaki uğrayın, burada açık havada ve bir
Meksika kahvesinde Meksika birasını tadabilirsiniz. San Diego’da en az 3-4 güne
daha ihtiyaç var. Mesela meşhur San Diego hayvanat bahçesini göremedik. Ama en
azından hızlıca bir turla bu güzel şehrin havasını solumuş olduk. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcYfuBHOq15JE6k99BxFD-A9Aq0aqIYZJCgzr3SlvSPgCUIp1jOFYHDcJdt2SJlbQSgwuACCEhoQiFUaCNX75tWsUGL1keCZeITLLpqRq_9jLQTbNv86QG7OBuR9wQHHyfqGPjVA-lgdZq/s1600/SAM_6025.JPG" imageanchor="1" style="font-family: Wingdings; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcYfuBHOq15JE6k99BxFD-A9Aq0aqIYZJCgzr3SlvSPgCUIp1jOFYHDcJdt2SJlbQSgwuACCEhoQiFUaCNX75tWsUGL1keCZeITLLpqRq_9jLQTbNv86QG7OBuR9wQHHyfqGPjVA-lgdZq/s1600/SAM_6025.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">San Diego- La Jolla </td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Amerika ile ilgili genel izlenimlerine gelecek
olursak ilk hissiyatım, insanlara baktığımda hissettiğim “ derin bir yalnızlık
duygusu” oldu. Bir sürü milletten, kültürden, dilden, dinden, ırktan gelen
insan sadece varolmaya, yaşamaya kendilerine sunulan sunni mutluluklarla
kendini avutmaya çalışıyor gibi geldi bana. Evet devlet düzeninden kaynaklanan
insanlararası bir saygı, içeriksiz mecburi bir nezaket mevcut. Bu da zaten
olmak zorunda, çünkü bu kadar farklı yapıdan gelen insanın birarada
yaşayabilmesinin başka bir yolu yok ve böyle bir ortam ve kültür yaratmayı
başarmışlar bir şekilde. Fakat o nezaket
bile o kadar sunni ve abartılı ki bir süre sonra irite olmaya ya da insanlara
acımaya başlıyor insan. Her dükkana, mağazaya girdiğinizde tek tornadan çıkmış,
sizi gülerek karşılayan ve “ how are you today?” diyen yüzleri korku filminden
çıkmış gibi görmeye başlıyorsunuz. Ama ben bu abartılı güleryüzü şuna bağladım,
herkes o kadar yalnız hissediyor ki kendini, o yalancı samimiyete bile çok ihtiyaçları
var. Aynı şekilde abartılan herşeyin altında bu his var bence. Dikkati
tüketime, insanı kısa vadeli mutlu etmeye yönelik birçok incikli boncuklu şeye
çekerek kendi halkına da bir uyuşturma, fazlaca düşündürmeme politikası
uyguluyor gibi geldi bana. Çocuğun önüne oyalanması için oyuncak atmak gibi
birşey. Belki de ben fazlaca içeriğe ve derinliğe kıymet veren biri olduğum
için bu tür parıltılar genelde beni mutlu etmeye yetmiyor.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Belki genç yaşlarda Amerikan rüyasını yaşamak,
üniversiteden mezun olur olmaz, master, dil eğitimi gibi sebeplerle gidilip,
ardından 3-5 yıl iş dünyasının havası
solumak oldukça faydalı ve ufuk açıcı olabilir. Ama onun dışında beni hiç
cezbetmedi. Bunun dışında en çok
dikkatimi çeken şeylerden bir tanesi özellikle Los Angeles’ta yoğun olmak üzere
ama benim gördüğün tüm şehirlerindeki “evsizler ordusu” oldu. O kadar çok, o
kadar çok evsiz insan var ki, insan böyle bir ülkede bu kadar çok sokakta
yaşayan insan olabileceğine inanamıyor. Sistemin dışına çıktığınız, paranız ve
sosyal güvenceniz olmadığı anda direk sokaktasınız burada. Çok ürkütücü ve
acıklı bir tablo. Öngörü olarak
baktığımda da Amerika’nın ekonomik ve sosyal açıdan yükselerek giden grafiği düz
hatta aşağı doğru inmeye başlamış. 20-30 yıl sonra güç dengelerinin değişeceği
çok açık. Sonuç olarak çok dolu ve güzel
bir geziydi bizim için. Kısmet yeni rotalara diyoruz</span><span lang="TR" style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXch5cwnlpjhSvdQwaDKGGcTLYkDCMXf7nyR1B4h1Rub8yJBRcPdXZ-3diD4ipmt78AJoxB8YVmtN1aAGcz3AmboD2IhfAIEP4ILE-qVt2bDuodrlwHxMjVG4uCK2zxkcwZjUg05_2YeT4/s1600/SAM_5515.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXch5cwnlpjhSvdQwaDKGGcTLYkDCMXf7nyR1B4h1Rub8yJBRcPdXZ-3diD4ipmt78AJoxB8YVmtN1aAGcz3AmboD2IhfAIEP4ILE-qVt2bDuodrlwHxMjVG4uCK2zxkcwZjUg05_2YeT4/s1600/SAM_5515.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br /></td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEid8dE6yv8uI5oc2qZ1BbCcaAgCs6zioycx1FomzI5vguoAyk9WMZEMp9rHP0rkJKJjuWIp-RVQ-cx6Jm3Jytp_7GdDvBz4YuxUOipjwd9_0xWRGTSNFEy4mm30XbefhlbSKefmjCvV15nA/s1600/SAM_5576.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEid8dE6yv8uI5oc2qZ1BbCcaAgCs6zioycx1FomzI5vguoAyk9WMZEMp9rHP0rkJKJjuWIp-RVQ-cx6Jm3Jytp_7GdDvBz4YuxUOipjwd9_0xWRGTSNFEy4mm30XbefhlbSKefmjCvV15nA/s1600/SAM_5576.JPG" height="240" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqvaq5gf7CVTm5k24urGyLMEjiUNEhbPpxArkTh_OcjRtThpEOJvN-Xc5cPvdQr1fNKefz9Jb1Md66XDHjkbWZ_KZ-lXggLQn3kkK5YNRRgIpXx-e120aFhiUqM-vaATgGd1KAtmKHzGZY/s1600/SAM_6039.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhqvaq5gf7CVTm5k24urGyLMEjiUNEhbPpxArkTh_OcjRtThpEOJvN-Xc5cPvdQr1fNKefz9Jb1Md66XDHjkbWZ_KZ-lXggLQn3kkK5YNRRgIpXx-e120aFhiUqM-vaATgGd1KAtmKHzGZY/s1600/SAM_6039.JPG" height="240" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjE1oox-CngY46y2oFTBXwNIhyphenhyphen5ncqfi1-goQ5KNf0BtVNSjyjfFKxfFJbKfzJRksUv8AW8goDOjAvJQZ5THothqDCW0Vue9tNsXiLmgcBZldjSt5ni0C1-TbhD2fta8BRIHgnBoGDk1Iku/s1600/SAM_6100.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjE1oox-CngY46y2oFTBXwNIhyphenhyphen5ncqfi1-goQ5KNf0BtVNSjyjfFKxfFJbKfzJRksUv8AW8goDOjAvJQZ5THothqDCW0Vue9tNsXiLmgcBZldjSt5ni0C1-TbhD2fta8BRIHgnBoGDk1Iku/s1600/SAM_6100.JPG" height="240" width="320" /></a></div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHArqR_SkQSnSkqZnRDwVUjYBGbc5Re1uIb9O5OsGcU5iZz6cAvQv0kcSojDRiIBkG6QsHHN-wa4fDXf9nb_FcUQM9xok2Ik6lot_cvUFtMoHAu8SNcXCY9M2hjZYZdm8xRILHUZTmVwiN/s1600/SAM_6151.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHArqR_SkQSnSkqZnRDwVUjYBGbc5Re1uIb9O5OsGcU5iZz6cAvQv0kcSojDRiIBkG6QsHHN-wa4fDXf9nb_FcUQM9xok2Ik6lot_cvUFtMoHAu8SNcXCY9M2hjZYZdm8xRILHUZTmVwiN/s1600/SAM_6151.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br /></td></tr>
</tbody></table>
imza: Feyza ÇobanHayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-41894445406742825782013-12-29T08:31:00.002-08:002013-12-29T08:31:55.260-08:00Ah Şu Sabırsızlık!<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Ne geliyorsa başımıza şu sabırsızlık
meretinden geliyor milletçe. Hemen hemen her alanda bu konuda birer uzmanız çoğumuz.
Akdenizli olmaktan mıdır, yoksa özel
olarak mı genlerimizde mevcuttur bilmiyorum ama gerçekten çok önemli sorunlarımızdan
bir tanesi sabırsızlık. Haydi böyle de bir eksiğimiz oluversin diyelim. Ama yarattığı o kadar çok olumsuz sonuç var ki malesef,
ta iş hayatından özel hayatımıza kadar uzanan. Yalnız, millet olarak toplumsal
olaylara karşı olan tepkisizliğimizi sabırlı olmakla karıştırmayalım lütfen.
Çünkü o sabırlı olma değil, duyarsızlık ve farkında olamama durumu ki tamamen
ayrı bir yazının konusu.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTNUQIP6nY44xxtDLnpRwXNPlwTpOFrLiR-Ev8TwUoesKaq4Cn8mTGw_2nl7P3MILEXbRlCY0XMHuxREy2FyFZICt7MDb-RQfSCr19opO8HHcQYibq_Q9XPQrqlq1MeWeSBc1jLG1HidAS/s1600/sab%C4%B1r2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTNUQIP6nY44xxtDLnpRwXNPlwTpOFrLiR-Ev8TwUoesKaq4Cn8mTGw_2nl7P3MILEXbRlCY0XMHuxREy2FyFZICt7MDb-RQfSCr19opO8HHcQYibq_Q9XPQrqlq1MeWeSBc1jLG1HidAS/s320/sab%C4%B1r2.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Burada bahsettiğim içi içine sığamama hali,
genelde anlık olaylar sırasında ortaya çıkan, sonuçları özensizlikten,
kazalara, travmalara kadar geniş bir yelpazeye yayılan beyne kan gitmeme durumu
ve bunun sonuçları. Birçoğumuzda sıkça ortaya çıkan bu hali en çok trafikte, istemediğmiz
durumlarla karşılaştığımızda iş arkadaşlarımıza, dostlarımıza hatta ailemize
karşı pek çok şekilde, çabuk bitirmeye çalıştığımız işlerde ve bunun gibi
değişik alanlarda gösterebiliyoruz.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">İş hayatında; ister büyük bir şirket olsun, ister küçük bir
dükkan malesef ki şu durumu çok sık gözlemliyorum memleketimde. İşler yeter ki
bitsin de nasıl biterse bitsin diye bir
“çabucacık hallediverme”, bir “ öyle oluverse de olur”, bir “aman fazla
kurcalama başımıza iş çıkarma” “fazla detaya girme üstünden yapıver” ve benzeri
bakış akışları malesef ki iş yapış şeklimize nüfuz etmiş durumda. Bana göre yenilikçi
fikirler geliştiremememizin, fikir geliştirsek de hayata geçirecek gayreti
gösteremememizin en büyük suçlusu içimizdeki bu sabırsızlık hali. Sadece yeni
atılımlar konusunda değil, aynı zamanda elimizdeki rutin işler konusunda dahi
kronik sabırsızlığımız sebebiyle genel bir özensizlik ve baştan savma hali
mevcut. Evet belki pek çok millete oranla birçok alanda daha eli çabuk ve
becerikliyiz ama şu da kesin bir gerçek ki “aman hemen oluversin, bitiversin” bakışımız
dolayısıyla da oldukça özensiziz. </span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Yine aynı şekilde trafikte, bir yere
yetişirken, kuyruk beklerken adeta birer canavara dönüşüyoruz. Hadi kendi kontrolümüzdeki işlerde “hemencecik
hallediverip” sabırsızlığımızı tatmin ediyoruz. Bu tip kontrolümüz dışı
durumlarda tam anlamıyla kendimizden geçebiliyoruz. Mesela bunun içindir ki
sırada beklerken “kaynak” yapma gibi bir konsept bize özgü olarak ortaya
çıkmıştır. Çünkü kanda sabra neden madde azaldıkça artık kontrol dışı haller
ortaya çıkmaya başlar. En sonunda da sonucu illaki zararla sonuçlanan ya
şuursuz bir hareket, ya da bir söz olarak ortaya çıkar. Aynı şekilde trafik
sıkışıklığında, aynı şekilde yolda yürürken, alışveriş yaparken.. O kadar ki
olaylara karşı bu tahammülüzlüğümüz bir süre sonra insanlara karşı
tahammülsüzlüğe dönüşüyor ve bir anda kendimizi hiç tanımadığımız, aramızda
herhangibir ilişki olmayan insanlarla çatışma halinde buluveriyoruz.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Sabırsızlığın diğer bir farklı boyutu da
kişisel ilişkilerde ve iletişimde ortaya çıkıyor. İş, özel, arkadaşlık, aşk
farketmez sabır eksikliği sonucu ortaya çıkan son söyleyeceğini ilk söyleme
hali herzaman ama herzaman insanı dezavantajlı duruma sokar. Ne demişler,
“insan söylemediği sözün efendisi, söylediği sözün kölesidir. Buna yüzde yüz
inanıyorum. Durum ne olursa olsun, sabırsızlık eseri ağızdan çıkan kelimelerin neredeyse
tamamı günün sonunda madur eder insanı. Çünkü söylenen sözler istenmeden
söylenmiş dahi olsa, genelde son pişmanlık fayda etmez malesef.. Bir anlık
adrenalinin neden olduğu çeneyi tutamama durumu aşktan işe kadar pek çok
ilişkiyi zedeler bazen de bitirir.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj82G8mJvuZQvFEkF9-70j21ygu97WwLrn5W8pRuGlkV7IpLHg0sEzS3zGZj5HgzOZqeKvYldOUVgpV3A2V6X6lRQoJt68-j81qZcUs5xSH544IpI0S6juWU1-RxDqwD0FFHg1bYRLQO07E/s1600/sab%C4%B1r.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj82G8mJvuZQvFEkF9-70j21ygu97WwLrn5W8pRuGlkV7IpLHg0sEzS3zGZj5HgzOZqeKvYldOUVgpV3A2V6X6lRQoJt68-j81qZcUs5xSH544IpI0S6juWU1-RxDqwD0FFHg1bYRLQO07E/s1600/sab%C4%B1r.jpg" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Son olarak hayatı ve fırsatları
değerlendirirken sabırsızlığın etkisinden biraz bahsetmek istiyorum. Çoğunlukla
hayallerimiz ve hedeflerimiz de bizi sabırsızca kararlar almaya, olmayacak
şeyleri fırsat zannetmeye itiyor. Amaçlarımıza ulaşma isteğimiz ne kadar
yoğunsa o kadar güçlü bir sabırsızlık sarıyor bizi ve haliyle isabetsiz,
zamansız pek çok yanlış karar almaya itiyor. Halbuki bazen her işin ve olayın
doğal bir süreci vardır, ne yaparsanız yapın o süreç boyunca sabretmek
zorundasınızdır. Dolayısıyla hayat kısa, enerji sınırlı olduğu için de her
alınan yanlış karar zaman, moral ve enerji kaybettirir bize.</span> </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">Kısacası sabır çok hassas bir mevzu, insan
olmanın gereği mükemmel şekilde her olay karşısında akl-ı selim davranmak tabii
ki çok zor. Fakat hayata daha geniş,
daha pozitif bakabilmek, yaptığımız işlerin, kurduğumuz ilişkilerin kalitesini
düşürmemek için “sabırlı” davranmanın “aklı-selim” davranmak olduğunun farkında
olabiliriz. Bu farkındalığı yaratmak için sabırsızlığı yaşatan ana odaklanmak
yerine, olayın, işin, ilişkinin konu herneyse öncesini, sonrasını, önemini aklımızdan
çıkarmamayı öğrenebiliriz. Böylece bizi başarıya götürecek bir projeyi o anlık
sabırsızlığmız uğruna daha baştan savma yapmaktan , bizim için çok önemli bir
ilişkiyi bir anlık kızgınlığımız yüzünden zedelemekten ya da ağzımızdan öfkeyle
çıkan bir söz yüzünden itibar kaybetmekten kendimizi koruyabiliriz.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span lang="TR">imza: Feyza Çoban</span></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-18384568620662809142013-11-29T14:24:00.000-08:002013-11-29T14:24:48.634-08:00Sakın Erteleme!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1zK8jloyaXD0RBzU5uNJxeuzL-UHCvr2AZHy9nfntIBlXQPW29rGkTBujBpeki_yMu6rHTDGc66-3d4Ulywijl2NjbByOZXN5kiPKaFFCTfCbFj5QjYVkknyKhH-MUDI-_cDSgxplpyjN/s1600/finish2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg1zK8jloyaXD0RBzU5uNJxeuzL-UHCvr2AZHy9nfntIBlXQPW29rGkTBujBpeki_yMu6rHTDGc66-3d4Ulywijl2NjbByOZXN5kiPKaFFCTfCbFj5QjYVkknyKhH-MUDI-_cDSgxplpyjN/s1600/finish2.jpg" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Uzun zamandır erteliyorum, “ertelemek ve ihmal etmek”
üzerine olan bu yazımı. Oysa ki ne zamandır listemde boynu bükük bekliyor. Yazıya dökmeyip, hayata
geçiremediğim için de içimde belli belirsiz bir sıkıntıya neden oluyor ne
zamandır. Tıpkı bekleyen böyle irili ufaklı, önemli, önemsiz diğer işler gibi..
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu konu üzerinde biraz kafa yordum, insanları gözlemledim, bu “ihmal
ve erteleme” meselesini biraz ölçtüm, tarttım. İnsan hayatı ve psikolojisi
üzerinde tahmin ettiğimden çok daha olumsuz bir etkisi olduğunu fark ettim. Tembellikten,
ihmalkarkarlıktan, o sebepten bu sebepten ertelediğimiz küçük ya da büyük işlerin
hayatımız üzerinde 2 önemli dramatik etkisi olduğunu tespit ettim. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bunlardan en önemlisi ve en neti; planladığımız işlere
başlanması ya da bitirilmesi dolayısıyla ulaşılan başarı ya da insanda
yarattığı başarma enerjisi. Bu açıdan, planladığımız bir konuyu ertelemeden,
üşenmeden hayata geçirmeye başlamak gerçekten çok önemli. Başarı getirsin,
getirmesin konunun nereye gittiğini görmek, işe yarayıp yaramadığını
gözlemlemek, amacımıza hizmet etmiyorsa farklı bir yol denemek için o konuyu
deneyimlemekten başka çaremiz yok. Bu hızlıca deneyimleme aksiyonunun insana
kazandırdığı en önemli iki şey ise zaman ve tecrübe. Tembellikten,
üşengeçlikten, korkudan arkaya attığımız işlerde ise olumlu ya da olumsuz akışı
görmemiz, tecrübe kazanmamız, karşımıza çıkan engelleri aşma gücümüzü,
yapabileceklerimizi ve kendimizi keşfetmemiz imkansız. Yapabileceğimiz tek şey sadece
o ihmal ettiğimiz ya da ertelediğimiz iş ya da konunun akışıyla ilgili
kafamızda yarattığımız senaryolar ve yanılsamalarla yetinmek. Dahası kaybettiğimiz zaman ve belki
kaçırdığımız ama hiçbir zaman bilemeyeceğimiz fırsatlar..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ertelememek aynı zamanda yaşam içinde yol alabilememizi de
sağlıyor. Kafamızdakileri ancak tamamladığımızda bir sonraki adıma geçebiliyor, yeni hedefler koyabiliyor, eksiklerimizi fark
edebiliyor, kapasitemizi görebiliyor, kazandığımız tecrübelerle daha aklıselim,
daha sağlıklı yollar çizebiliyoruz kendimize. Aksi takdirde yapılmayan işlerin
sayısı listemizde hergeçen gün arttıkça kendimize yeni yollar belirleyebilecek ne
enerjimiz, ne de hevesimiz oluyor. Bu sefer yapacaklarımız daha da gözümüzde
büyümeye, bu da bizi atalete, üşengeçliğe sürüklemeye başlıyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bunlar ertelemenin ve ihmalin hayatımıza somut etkileri. Bir
de bilinçaltımıza yaptığı baskı var ki, bunun da psikolojimiz, dolayısıyla
hayatımız üstündeki olumsuz etkisi asla hafife alınamaz. Çünkü bu tamamlanmayan
işler, ki bunlar ödenmemiş faturalardan tutun da, cevaplanmayan maillere,
bitirilmemiş projelere, aranmamış aile yakınlarına, başlanmamış ödevlere kadar
kısa ve uzun vadede çok geniş bir yelpazaye yayılan işler olabilir,
bilinçaltımızda bir şişkinlik yaratıyor.. Bu şişkinlik ve rahatsızlık hali de insanda
belki kolay kolay nedenine ulaşamayacağı
bir mutsuzluğa, keyifsizliğe yol açıyor. Üstelik bu ertelemeler ve üşenmeler
için kendi kendine uydurduğu bahanelerin, güya haklı nedenlerin neden olduğu
kendini kandırma durumunu hiç saymıyorum. Tüm bunlar insanda tabii ki inanılmaz
bir “gereksiz enerji kaybına” yol açıyor. Aksiyona, işlere harcanması gereken
enerji, keyifsizlik, mutsuzluk olarak geri dönüyor ve yeniden yola çıkacak,
yeni hedefler koyacak enerjiyi bile bulamıyor insan günün sonunda.. Tam bir
zincirleme reaksiyon.. Hem de insanı başarısızlığa sürükleyen, en azından “
başarısız” hissettiren bir reaksiyon.. Bir sonraki aşaması ise; bu başarısızlık
hissinin özgüven üzerindeki kaçınılmaz tahribatı. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Başarılı insanlara balktığınızda gerçekten de en önemli
ortak özelliklerinden birinin “ bugünün işini yarına bırakmamaları” olduğunu
görüyoruz. Çünkü bu her işi zamanlı yapma alışkanlığı yeni vizyonlara, yeni
atılımlara enerji, zaman, alan ve
motivasyon sağlıyor, biraz evvel bahsettiğim sebeplerden.. Her başlayıp
bitirişte bir kez daha kendini gerçekleştiriyor insan, bu sonraki basamağa daha
kendinden emin, mutlu, tatmin ve özgüveni yüksek başlıyor, başarmış ve
tamamlamış olmanın verdiği rahatlık ve huzurla..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Uzun lafın kısası, ben bu konunun kesinlikle üzerinde
çalışılması gereken bir konu olduğunu, herkesin bu konuda alacağı mutlaka az,
çok bir yolu olduğunu düşünüyorum. Gerçekten başarıya giden yolda sayılması
gereken en önemli dinamiklerden biri..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7T6zgvtoj3I9i3gJvahI37YdJ78JEd4B9EFMw4-uDNW_2IZJW0aod5OB8swDNGR7f2jxouiMU76vw9zuhyphenhyphen5jPs9X76TCWOEtX39f-aG2vOVL7SnBoQFYQo9eEAZT8_Vjl1KbwzFni2ium/s1600/How-to-Finish-What-You-Started.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh7T6zgvtoj3I9i3gJvahI37YdJ78JEd4B9EFMw4-uDNW_2IZJW0aod5OB8swDNGR7f2jxouiMU76vw9zuhyphenhyphen5jPs9X76TCWOEtX39f-aG2vOVL7SnBoQFYQo9eEAZT8_Vjl1KbwzFni2ium/s320/How-to-Finish-What-You-Started.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
imza: Feyza Çoban</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-86321980916086789662013-10-27T15:14:00.001-07:002013-10-27T15:14:32.699-07:00Paris İzlenimleri..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAJQnkLdxdsOb7uHFAA59b7G2cr0RQvu_4ObZCaHkyo_bn_1AW2HI9A3BoA8ZS8rjZ4nBTGcWuEh2y7LNkO4TSaZ5JQy-8vsYv85RnVYN9kNmen9mdiKgCTcHs8xLKpV-q9rsLe8_iGZlp/s1600/SAM_5230.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjAJQnkLdxdsOb7uHFAA59b7G2cr0RQvu_4ObZCaHkyo_bn_1AW2HI9A3BoA8ZS8rjZ4nBTGcWuEh2y7LNkO4TSaZ5JQy-8vsYv85RnVYN9kNmen9mdiKgCTcHs8xLKpV-q9rsLe8_iGZlp/s320/SAM_5230.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Gezdiğimiz
yerlere belli bir süre sonra tekrar gitmekte gerçekten fayda var bence. Çünkü
aynı mekandaki bu ikinci deneyimler, bu
zaman zarfında hem oralarda hem de kendimizin hayata bakış açısında gerçekleşen değişimi görmek adına son derece
ilginç oluyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">8 yıl sonra
Paris’te bunu deneyimlemek kısmet oldu bana da.. Paris gibi fazla değişmeyen
bir şehirde bile 8 yıl içinde kendi
bakış açımdan mı, yoksa gerçekten şehirdeki değişimden mi kaynaklandığını tam
olarak tespit edemediğim birçok fark gözlemledim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqSwcVrjY3NcPoc9QdPxCvhMERjTnCDDjvkIya4XtYHjN4qXAmB-As1u4P6K9dQQvI6XqHIbDOvPzcmhxXpwNvvRCQ9Ax8UUqkiUf7ycf8prwMUEiikegZL2eqDDDF9TzGVE8mEXD_wjaG/s1600/SAM_5105.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqSwcVrjY3NcPoc9QdPxCvhMERjTnCDDjvkIya4XtYHjN4qXAmB-As1u4P6K9dQQvI6XqHIbDOvPzcmhxXpwNvvRCQ9Ax8UUqkiUf7ycf8prwMUEiikegZL2eqDDDF9TzGVE8mEXD_wjaG/s320/SAM_5105.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Şehir ve
romatizm adına dünyada bir sembol olan Paris, tarih kokan binaları, meşhur yol
üstü cafeleri, parkları, bahçeleri, müzeleri ile genel olarak halen bu ünvanı
koruyor. Fakat bir taraftan dünyanın
inanılmaz bir hızla globalleşmesi, bir taraftan teknoloji ve internetin
önlenemez gelişimi; kültürel üstünlüklerin ve ayrıcalıkların hızlıca tahrip
olmasına neden oluyor. Bu konuda kendilerini oldukça üstün hisseden
Fransızlarda bile bunun etkilerini bu gidişimde hissettim. Özellikle gençlerin
önceliklerinin, kendilerini dünyada en asil ve üstün ırk hisseden büyüklerinin
önceliklerinden farklılaştığı giyim tarzından, davranışlara, konuşmalara kadar
her şeylerine yansımış durumda. Çok değil 8 yıl önce girdiğiniz hiçbir
restaurant ya da dükkanda az da olsun İngilizce konuşacağınız bir muhataba
rastlayamazdınız, lokantalarda cafelerde siparişinizi şansa kadere verirdiniz,
çünkü bir şişe “su” yu bile İngilizce
anlatmanız mümkün olmazdı. Biraz Avrupadaki ekonomik krizin Paris halkını
mütevazileştirmesinden mi, yoksa biraz önce bahsettiğim gibi yeni neslin daha
açık fikirli ve global düşünmesinden mi bilemiyorum, az çok ingilizce
konuşmayan bir garsona, bir tezgahtara, bir görevliye rastlamadık bu
gidişimizde. Her siparişimizi, alışverişimizi rahatlıkla ingilizce konuşarak yapabildik.
Bu Paris için gerçekten büyük bir değişim bence..<o:p></o:p></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilT17Zi608M3xnGQEe7EkkILulLpVhdZTdqO2K1H-sjEU9dqvy4vXd0ZEjljAZhmNDRa79uib1spG18CzMhVu_wmUHNPbvH7dyyZS4Pa355b2m83yIEFES5gF7sxbcCpBeO3TN7FvVarad/s1600/SAM_5116.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilT17Zi608M3xnGQEe7EkkILulLpVhdZTdqO2K1H-sjEU9dqvy4vXd0ZEjljAZhmNDRa79uib1spG18CzMhVu_wmUHNPbvH7dyyZS4Pa355b2m83yIEFES5gF7sxbcCpBeO3TN7FvVarad/s320/SAM_5116.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Diğer
taraftan şunu düşündüm. Yüzyıllar önce sokakları, caddeleri, aynı boydaki şık
binaları, metro ağları ile bir şehircilik harikası olarak kurulan Paris örneğin
50 yıl, 100 yıl sonra da bu azametini koruyabilecek mi? Yoksa her ne kadar
romantik ve tarihi olsa da değişen ihtiyaçlar ve teknolojiye ayak uyduramayarak
bir “müze- şehir” olarak mı varlığını sürdürecek? Bunu zaman gösterecek. Fakat içinde
yaşanan binaların şimdiden yaşamsal açıdan oldukça eskimiş olduğu belli oluyor.
Daha ne kadar içlerinde hayat sürdürülebilir bilemiyorum. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw8Q2xMWnXnLtweoUe9NOHPyMnz9j1VATPzTXXxqOTfPXemtRlaVQvcv5hMetOtLHygqsHgMcDZkmR0kUSn8CQiRi3ep5u6c7CSgs1ggBf1gVCkInLn-LbCRbofOOxk6ssuqgqVI9NGHe7/s1600/SAM_5148.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhw8Q2xMWnXnLtweoUe9NOHPyMnz9j1VATPzTXXxqOTfPXemtRlaVQvcv5hMetOtLHygqsHgMcDZkmR0kUSn8CQiRi3ep5u6c7CSgs1ggBf1gVCkInLn-LbCRbofOOxk6ssuqgqVI9NGHe7/s320/SAM_5148.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Beni
hayrete düşüren diğer bir şey de Paris sokaklarında yürürken sık sık burnunuza
gelen keskin idrar kokusu ve sağda solda yol kenarlarında bu durumun izleri.
Bunları görünce insanın aklına ister istemez Fransa’nın ortaçağdaki hali,
parfümü icat etmelerinin nedeni vs. geliyor. Bir geriye dönüş mü yaşanıyor diye
düşünmeden edemiyor insan. O kadar travmatik halde şehir bu konuda, Paris’e,
imajına kesinlikle yakışmayan bir durum..<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;"><br /></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkWOGEAUBGnK-p_R64AvNsUweGyey9gPULF4RM0VzD3Z3P2z8yymRaYXuSc3dT3gcT0is4OxhtXHFhiEbCP6PCS8XQmJsV80ke38FSwsYkpldyQktCnsUZ073LAznK5P6uOopidjJIjKpK/s1600/SAM_5209.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkWOGEAUBGnK-p_R64AvNsUweGyey9gPULF4RM0VzD3Z3P2z8yymRaYXuSc3dT3gcT0is4OxhtXHFhiEbCP6PCS8XQmJsV80ke38FSwsYkpldyQktCnsUZ073LAznK5P6uOopidjJIjKpK/s320/SAM_5209.JPG" width="240" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Dediğim
gibi her şeye rağmen Seine nehri kenarında yürümek, sokak üstü cafelerinde
etrafı seyrederek kahvenizi yudumlamak, minik restaurantlarında bir kadeh şarap
eşliğinde lezzetli yemeğinizi yemek, 800 yıllık Notre Dame ‘ıyla, Eifeliyle,
Champ elysee’siyle, Montmarte’ı ve eski
binalarıyla her yanı tarih olan bu şehri 8 yıl sonra tekrar koklamak çok
güzeldi. Fakat zaman, hayat, insanlar değişiyor. Her şey aynı dahi olsa her
gittiğinizde gördükleriniz ve aklınızda kalanlar değişiyor. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Benim
izlenimim Paris tüm güzelliğine rağmen şu an arşivden kullanıyor. Üzerine fazla
bir şey katamıyor, kısacası şehir bir biblo gibi varlığını sürdürüyor, fazlaca
yaşamıyor..</span></div>
<span style="font-size: 10pt;"> </span><br />
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHzN1Fu9osEq8E8anbxCiDQM4pquaE4HPeVpJkjVT-upWHSiR2VPa_I9U4AwULqjSvoAeEHIJV0lT5QzwyES-hMCJm4tVcAHjVeWnrv9L2vnEhnW6sv3lQJDR3JF-ohTR8bHn5lPTRhgs7/s1600/SAM_5295.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjHzN1Fu9osEq8E8anbxCiDQM4pquaE4HPeVpJkjVT-upWHSiR2VPa_I9U4AwULqjSvoAeEHIJV0lT5QzwyES-hMCJm4tVcAHjVeWnrv9L2vnEhnW6sv3lQJDR3JF-ohTR8bHn5lPTRhgs7/s320/SAM_5295.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
imza: Feyza Çoban</div>
<o:p></o:p>Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-4631629489894520292013-09-25T00:13:00.000-07:002013-09-25T00:14:38.309-07:00Egenin kuzeyi Güneyli..<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA0q79Ydvs7g89fcYdfT_nRTjv_NzD3cSQEHIMthWzGXQlAR2G4DhrcIPPWi-EkAG1q5Q7HqZRodPEeBQM0Zd2WC-wP9hjfAow2EaFfpZPCD8WHJ9_umV-W0CMPoGogdsbfrpgW1qlgb4E/s1600/IMG_20130816_122108.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgA0q79Ydvs7g89fcYdfT_nRTjv_NzD3cSQEHIMthWzGXQlAR2G4DhrcIPPWi-EkAG1q5Q7HqZRodPEeBQM0Zd2WC-wP9hjfAow2EaFfpZPCD8WHJ9_umV-W0CMPoGogdsbfrpgW1qlgb4E/s1600/IMG_20130816_122108.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Egenin neredeyse en kuzeyinde bir minik bir cennete düştü yolumuz. Sakin, sessiz, huzurlu
bozulmamış bir köy. Adı Güneyli. Gelibolu’ya yaklaşık 15 km uzaklıkta. Fazla
keşfedilmemiş, adı duyulmamış, kurtarılmış tertemiz bir yer. Köye girdiğinizde hemen fark ediyorsunuz, turizmin esir aldığı bildiğimiz sahil köylerinden
farklı. Evleri, sokakları, kedileri, köpekleri, etrafta gezinen inekleri ve tavuklarıyla eski
türlü tam bir köy. Güneyli Köy’ünün daracık sokaklarından sahile doğru
indiğinizde muhteşem bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. İrili ufaklı
sandalların süslediği masmavi bir koyu, akasya ve çam ağaçları çevreliyor. Sadece
ağaçlar değil dinginlik ve huzur aynı zamanda.<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p><br /></o:p></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_m8E-KhMNhX5_whyphenhyphenqRLQVM2E-u4qvV-NolQNX3sSTjURVv_bNTqvJWN-pW1z-FZS6PCDgTlRKOI1GMwAYj2DiuyGTYLstBfOJfo4bNS-_6VXxdrawoj1w_KfLs0YfUYhBQ1dYsu64yJqJ/s1600/IMG_20130816_193600.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_m8E-KhMNhX5_whyphenhyphenqRLQVM2E-u4qvV-NolQNX3sSTjURVv_bNTqvJWN-pW1z-FZS6PCDgTlRKOI1GMwAYj2DiuyGTYLstBfOJfo4bNS-_6VXxdrawoj1w_KfLs0YfUYhBQ1dYsu64yJqJ/s1600/IMG_20130816_193600.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Köyün denizi çocuklar için çok ideal.. Ne bir taş, ne bir
yosun, 200 m sonra su belinize zor
ulaşıyor. Turkuaz rengi deniz inanılmaz berrak, tertemiz. Eğer serin deniz
seviyorsanız, ki ben onlardanım<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span> çıkmak istemiyorsunuz. Kumsalın üzerini ağaçlar
gölgelemiş vaziyette, şemsiyeye bile ihtiyaç duymuyor insan, bir deniz banyosu
sonrası mis gibi akasya kokuları altında gözlerinizi kapatıyorsunuz huzura ve
sessizliğe doğru.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPVmgt7Pi8gQrTdS41oqabzEBNEYYgj3T3mCUT-R6pUL2AqDCbZ8KIP8ALvRRSdsJqXuITK0lFNSzLCe-HdG464qMzTHvOGNvioqNioQifrizRR9pgh7SqHS4s3lOZ3HEkgSUMbj0nd3Wu/s1600/IMG_20130817_153932.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPVmgt7Pi8gQrTdS41oqabzEBNEYYgj3T3mCUT-R6pUL2AqDCbZ8KIP8ALvRRSdsJqXuITK0lFNSzLCe-HdG464qMzTHvOGNvioqNioQifrizRR9pgh7SqHS4s3lOZ3HEkgSUMbj0nd3Wu/s1600/IMG_20130817_153932.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sahilde binbir çeşit yiyecek mevcut, simitçisi, mısırcısı,
midyecisi, sırayla resmi geçit yapıyor. Bunlardan benim için en makbulu midye
dolma. Eee ne de olsa burası Dardanel<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span> Midyesi, sardalyası muhteşem..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Güneyli’nin akşamları da gündüzleri gibi bir o kadar
keyifli. Bir anda 70’li, 80’li yıllarda buluyorsunuz kendinizi. Gündüz deniz
keyfinden ve akşam yemeğinden sonra sahil boyu gezintileri, dondurma, çekirdek çitleme..
Yol boyunca waffle’cılar, mini cafeler, lokantalar..Çocuklar için trambolin,
yanında anne babaların oturup bir taraftan çocuklarını izledikleri, bir
taraftan gazoz içip, çekirdek çitledikleri çay bahçesi. Adeta o yoğun ve
karambol iş temposundan 2 vites düşürmüş, kendinizi ağır çekim bir filmde
izliyor gibi oluyorsunuz bir anda. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidVRonJ7g52GhCem-wdomsl1XX4RFZBmsw4o_S0NoV5s_K6XL2Yk20MQdr-2pYiq_sJVoKEELi7yNk7u05vn4UhGE0Pz3SMErM0b-O0jtCBOszb6xiTSoRwOu90t-0nDtahffMfnHf8jbC/s1600/IMG_20130817_162929.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEidVRonJ7g52GhCem-wdomsl1XX4RFZBmsw4o_S0NoV5s_K6XL2Yk20MQdr-2pYiq_sJVoKEELi7yNk7u05vn4UhGE0Pz3SMErM0b-O0jtCBOszb6xiTSoRwOu90t-0nDtahffMfnHf8jbC/s1600/IMG_20130817_162929.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Güneyli’ye gelmek isterseniz söyleyeyim burada kalınacak
fazla bir tesis yok. 2-3 tane motel/pansiyon tarzı mekan, birkaç tane de
ev/pansiyon. Bir hafta sonu terapisi kesinlikle tavsiye ederim, yalnız konfor
ve lüks beklemeyeceksiniz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhFyZE_AzfcrBw9ebYi-jzbNo9fR-yAIrqdqBtAPgNcsumWZMFeFWGIjiG0sOUdmU41M7pzaOvJrbRPI436mjsmcT9OrxzPCBfvw3Qqcpmo0ybSQI8d173U9xl681DIHF4Ayc_0iiS5BVFj/s1600/SAM_4918.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><br /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Buraya gelmişken 15-20 dk uzaklıktaki Gelibolu’da bol bol
Ege havasını solumadan, kendinizi rüzgara bırakmadan, deli dalgaların kayalara vuruşunu izlemeden dönmek olmaz. Gerçekten
öyle ferah, öyle huzurlu bir memleket ki.. Adeta Çanakkale Savaşı gibi bir destana
ev sahipliği yapmanın gururu ve bu vatanın kurtuluş hikayesinde en önemli
sayfalardan birine sahip olmanın huzuru var burada..<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: orange;">imza: FEYZA</span></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-77299271080920089262013-08-20T11:37:00.000-07:002013-08-23T09:03:23.913-07:00Yavru Vatan Gezisi<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrPC5wjicfE6b_NeJggrSij3c8FQWnLH0I0K56XdFbTYLHUJDH98PK2MawgmpbUhnbCVkn_vcHRfBVJttn6FmuLqL-L3Vej2xlv9P4_pB4MTV3BCt9pRZlYzUnRLV2aRvdcGR1TB1YtxKS/s1600/SAM_4838.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjrPC5wjicfE6b_NeJggrSij3c8FQWnLH0I0K56XdFbTYLHUJDH98PK2MawgmpbUhnbCVkn_vcHRfBVJttn6FmuLqL-L3Vej2xlv9P4_pB4MTV3BCt9pRZlYzUnRLV2aRvdcGR1TB1YtxKS/s1600/SAM_4838.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Girne</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Bir yere ilk defa gidiyor olmak.. Hayatta en heyecan verici
şeylerden bir tanesi benim için. Bu sene bu ilklerden bir tanesi Kıbrıs için
kısmet oldu. Normalde bu zamana kadar açıkçası tatil için bana pek de çekici
gelmeyen yavru vatanı ziyaret ettim. Tesadüfen 20 Temmuz bağımsızlık bayramına
denk geldiği için daha da keyifli oldu bu gezi ve güzel bir tecrübe.<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7NQB09yTT6Ydw1EwFS2wWmgL-ZZ36QOD2wyoHv5VOLmQhiRaxCR0-ZGGKoDBbfeni9vUvceJ1pU1DpQ12CazKL_mSwwLrk1E_BA4WbmHWgHrfJi6kFq0EIFLNHemnmrEHIVOu0sOnFOaS/s1600/SAM_4842.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7NQB09yTT6Ydw1EwFS2wWmgL-ZZ36QOD2wyoHv5VOLmQhiRaxCR0-ZGGKoDBbfeni9vUvceJ1pU1DpQ12CazKL_mSwwLrk1E_BA4WbmHWgHrfJi6kFq0EIFLNHemnmrEHIVOu0sOnFOaS/s1600/SAM_4842.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">KKTC</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Minicik Ercan Havaalanına indiğimizde ilk olarak bir miktar
“mahsunluk” hissettim. Bu mahsunluk hissi Kıbrıs’ı gezmeye başladıkça iyice arttı. Yalnızca
Türkiye’den uçak inen bir havaalanı.. Sadece Türkiye üzerinden turist gelen bir
bir memleket… Sadece Türkiye’nin kabul ettiği bir cumhuriyet.. Hiçbir uluslararası marka göremiyorsunuz etrafta . Bu kabul
edilmeyişliği sakince bir kabul ediş sinmiş adeta Kıbrıs insanının üzerine..
Biraz kırgın, biraz bezgin.. Ve bu hava yoğun sıcakla beraber Kıbrıs’ın üzerine
çökmüş durumda. En azından benim ilk hislerim böyle oldu.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOIJXHK2BqeNFZKCIazTZRyoF2ZQP3eXcjnc3wUOZzVmECj6JA1Cs9QenMgLeQh3kcFif3IfuMYrlrL7RTvjIrH3MUhm_mXzDaArSvr0EBW85_nLxEvdCHT7ruKtIxc3bAjxzOhoHGLKXZ/s1600/SAM_4887.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOIJXHK2BqeNFZKCIazTZRyoF2ZQP3eXcjnc3wUOZzVmECj6JA1Cs9QenMgLeQh3kcFif3IfuMYrlrL7RTvjIrH3MUhm_mXzDaArSvr0EBW85_nLxEvdCHT7ruKtIxc3bAjxzOhoHGLKXZ/s1600/SAM_4887.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: xx-small; text-align: start;">Arhangelos Ortodoks kilisesi</span></td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Havaalanından çıkar çıkmaz, tahmin edileceği üzeri Temmuz
ayının da etkisiyle bir cehennem sıcağı vurdu yüzümüze, kendimizi arabaya zor
attık. Burada trafiğin sağdan akıyor olması, direksiyonun sağda bulunması biraz
alışma süreci ve heyecan yaşattı bize.. Sonrasında insanoğlu her şeye alıştığı
gibi buna da alışıverdi:) Otele
giderken yolu biraz şaşırmamız, sürpriz bir orman safarisi yaşattı. Adanın
kuzeyini kaplayan Beşparmak dağlarının içinden akdenize özgü açık renk çam
ağaçlarının arasından uzunca bir zaman yol aldık. O yükseklikten, Türkiye’nin
karşı kıyısından göz alabildiğine
Akdeniz’i seyretme fırsatı bulmuş olmak bu yorgunluğa değdi gerçekten. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcQ8JCq1hZ5DHlf9vrj2mVgRB-hnBDLEItsS5xmxQZBn9IXVYDUHxcVBctSv8-LmeN0UEgahFKtfsHLSM7CHMKyLq12T7ehQAkYna-YkCZQwZuOjezwfT_-6f7PIb5UQPc9oYTqKJJc0fh/s1600/SAM_4884.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgcQ8JCq1hZ5DHlf9vrj2mVgRB-hnBDLEItsS5xmxQZBn9IXVYDUHxcVBctSv8-LmeN0UEgahFKtfsHLSM7CHMKyLq12T7ehQAkYna-YkCZQwZuOjezwfT_-6f7PIb5UQPc9oYTqKJJc0fh/s1600/SAM_4884.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Girne'de gün batımı</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Kıbrıs bir oteller cenneti, özellikle Girne.. Bunun yanı
sıra adım başı bir kumarhaneye rastlamak mümkün. Buraya “küçük Las Vegas”
diyorlarmış. Gerçekten de bu kadar kumarhaneyi bir arada görmemiştim daha önce.
Kıbrıs’ta turizmi bu kadar canlı tutan da bu kumarhane olayı zaten. Çünkü
sadece kum, güneş, deniz insanları buraya çekmek için bence yeterli değil.
Bunun dışında alkollü içecekler inanılmaz ucuz. Bunu görünce Türkiye’de uygulanan vergi miktarına
bir kez daha şaşıp kalıyorsunuz. Ve
marketlerde Türkiye’de göremeyeceğiniz miktarda yabancı ürüne
rastlayabiliyorsunuz. Dayanamayıp biraz alışveriş yaptık tabii ki. Fakat
Kıbrıs’tan mutlaka almanız gereken en önemli şey, adaya özgü ve çokça emekle
yapılan ceviz reçeli. Son derece lezzetli..</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxofG4vJtAOKeME6xJSIhyphenhyphen8wJtt5qgmQU_ZjiNoszGRRZp6U7bZzSAjpCilw-fIr7-gDPT-cOxGqdGJpjnRjeooTqdqqf4llfTng-LIeEpzGWfln8WZHxpGE-GCKeDatwyli66HUN9m6IT/s1600/SAM_4848.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxofG4vJtAOKeME6xJSIhyphenhyphen8wJtt5qgmQU_ZjiNoszGRRZp6U7bZzSAjpCilw-fIr7-gDPT-cOxGqdGJpjnRjeooTqdqqf4llfTng-LIeEpzGWfln8WZHxpGE-GCKeDatwyli66HUN9m6IT/s1600/SAM_4848.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">St. Hillarion</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br />
Girne’nin merkezini gezmek için en iyi zaman akşam saatleri
doğal olarak. Bizans döneminde inşa edilmiş Girne Kalesi ve
Limanı eski kentin merkezini oluşturuyor. Yat limanının etrafı irili ufaklı
balık restaurantları, cafeler ve barlarla dolu. Limanı çevreleyen eski Kıbrıs
binalarının arkasından görünen Arhangelos
Ortodoks kilisesi buraya ayrı bir estetik katıyor. Özellikle akşam
ışıklandırması çok güzel. Biz tam güneşin batışına denk geldik. Gerçekten güneşin uçsuz bucaksız Akdeniz’in ufuk çizgisinden
batışı ve etrafı kırmızıya boyayışı çok etkileyiciydi. Bu görüntüyü doyayısıya
izledikten sonra akşam serinliğinde Girne’nin şirin arnavut kaldırımlarına
vurduk kendimizi. Ara sokaklarındaki minik dükkanları gezdik, dondurma yedik,
Girne kalesine karşı çayımızı içtik. Bu minik şirin kenti çok sevdik. </div>
<div class="MsoNormal">
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4NEXQEDGl5eDldSPVXUdhe40AFGlQgp7Nsmu2t1bYQ2wkokmj3JaPYUGQuym18ftlU8Z-xJtSR_Bhu4X4j-YgLuXYOmVVyrVEOOgVK41sIBPa0pYHuUzTMVSzHds8KHlO-pglqLGcImCe/s1600/20130719_191001.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4NEXQEDGl5eDldSPVXUdhe40AFGlQgp7Nsmu2t1bYQ2wkokmj3JaPYUGQuym18ftlU8Z-xJtSR_Bhu4X4j-YgLuXYOmVVyrVEOOgVK41sIBPa0pYHuUzTMVSzHds8KHlO-pglqLGcImCe/s1600/20130719_191001.jpg" height="320" width="239" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Girne kalesi</td></tr>
</tbody></table>
<br />
Girne'den sonra ikinci durağımız Lefkoşa.. Yavru vatanın başkenti..Lefkoşa,
Berlin duvarı yıkıldıktan sonra ikiye bölünmüş tek şehirmiş. “Yeşil hat” adı
verilen sınırın kuzeyinde Türkler, güneyinde Rumlar yaşıyor, ortada ise
“Birleşmiş Milletler” barış gücü bulunuyor. Lefkoşa başkent olmasına, Kuzey Kıbrıs’ın
ticaret ve ulaşım merkezi olmasına rağmen Girne’ye göre daha renksiz ve durağan
geldi bize..Şöyle bir gezindikten sonra tekrar Girne’ye, bir önceki günden
gözümüze kestirdiğimiz restaurantta akşam yemeğimizi yemeye doğru yöneldik.
Yolumuzun üzerinde rastladığımız St.Hillarion tabelası ilgimizi çekti, “hadi
bir girelim bakalım ne varmış” diyerek ve tabeladan içeri doğru girdik. İyi ki
girmişiz, arabayla yaklaşık 1km kadar gittikten sonra tepede son derece ilginç
bir kaleyle karşılaştık. İnanılmaz bir manzaraya sahip St. Hilarion kalesi orta
çağda Arap akınlarına karşı inşa edilmiş. Girne'yi yaklaşık 500m yükseklikten seyreden
St. Hillarion’un güzelliği Walt Disney'in meşhur kulesine esin kaynağı olmuş. İçine
eski şövalye kostümlerinin sergilendiği, kalenin tarihini anlatan mini bir de
müzecik yapmışlar. Kıbrıs’a yolunuz düşerse sakın atlamayın derim. Bizim
şansımıza tam 20 Temmuz’du. Buraya bekçilik yapan yaşlı karı- kocayla birlikte
o yükseklikten Türk jetlerinin muhteşem gösterisini izledik, yıllar önce
yaşadıkları sıkıntıları, savaşı, yokluğu, Türkiye’ye, Ecevit’e olan
minnettarlıklarını dinledik. KKTC, her ne kadar Interpol tarafından dahi tanınmasa bile Kuzey Kıbrıs halkı, özellikle
1974 öncesini yaşayanlar bugünlerine şükrediyorlar. Her şeye rağmen ayakta
kalabilmiş olmaları, dünyaca tanınmamalarına rağmen cumhuriyet olarak hayatta
kalma gayretleri takdire şayan....</div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiqWvnkY_RCGrNYkiO6sMLDqn3fF-xvzTpGaiFEOtOwVYdg-jKJdEBoS6PeRMDjVHb22voS3o8KJ1GaTrjPGk8w5XIbPtX_-16xOg_tSGR0HqIs-vZ1pF-145T6lNIRKFWZS-UZJzo6AFr/s1600/SAM_4866.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiqWvnkY_RCGrNYkiO6sMLDqn3fF-xvzTpGaiFEOtOwVYdg-jKJdEBoS6PeRMDjVHb22voS3o8KJ1GaTrjPGk8w5XIbPtX_-16xOg_tSGR0HqIs-vZ1pF-145T6lNIRKFWZS-UZJzo6AFr/s1600/SAM_4866.JPG" height="240" width="320" /></a><o:p> </o:p></div>
<div class="MsoNormal">
St. Hilarion’a ve sevimli karı kocaya veda ederek, kendimizi
Girne’nin sevimli merkezine attık tekrar. Sahildeki törene yetiştik:) Marşlara, alkışlara gözlerimiz dolarak eşlik ettik. Girne’nin keyfini bir kez
daha çıkardık. Bu 4 günlük mini Kıbrıs gezimizi tamamladığımızda dünyaca Kuzey
Kıbrıs’a yapılan haksızlığa birkez daha üzüldüm. Umarım bu değişir ve yavru
vatandaki gelişim potansiyeli ortaya çıkma fırsatı bulur.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p><br /></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkKTdLUSc03Av71b6PNlkWaBj3IjBznhdpVW8WjuYebAeq8_mphyCv9D6z8h_0wHF-bOr_P5tjEK7LeU8w3k6ENJMMWxeDWkzYoTHhWGLg5Hr1rYxrEboRysZojT9wowQgYvR1sWtMwiAK/s1600/SAM_4836.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em; text-align: center;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgkKTdLUSc03Av71b6PNlkWaBj3IjBznhdpVW8WjuYebAeq8_mphyCv9D6z8h_0wHF-bOr_P5tjEK7LeU8w3k6ENJMMWxeDWkzYoTHhWGLg5Hr1rYxrEboRysZojT9wowQgYvR1sWtMwiAK/s1600/SAM_4836.JPG" height="240" width="320" /></a><o:p><br /></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p><br /></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p><br /></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: orange;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: orange;">imza: FEYZA</span></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-29518611487312764582013-07-27T06:15:00.000-07:002013-07-27T06:15:21.799-07:00Görmeyen Kalmamalı.. Fethiye..<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4GP7I2I8eIqgraa2zVanv-Yv5JU8SExcC-voZZXukhT0b_N8_whZEhlu9oyzxMsajL0RSWq48-pntJTXuw5muOpv5eJpHu0yKuYM6rlZsBb1tvbO1Ur_qXjbKuPSPDFppnZoQ3fAoJxRU/s1600/SAM_4497.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4GP7I2I8eIqgraa2zVanv-Yv5JU8SExcC-voZZXukhT0b_N8_whZEhlu9oyzxMsajL0RSWq48-pntJTXuw5muOpv5eJpHu0yKuYM6rlZsBb1tvbO1Ur_qXjbKuPSPDFppnZoQ3fAoJxRU/s1600/SAM_4497.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Köyceğiz</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Özlemişim Fethiye’yi . Gözüme daha bir güzelleşmiş,
medenileşmiş geldi bu sefer. Gerçekten dünyanın sayılı güzelliklerinden ve
zenginliklerinden biri bence Fethiye. Havası, çağıl çağıl akan suları,
dereleri, muhteşem turkuaz denizi, yemyeşil doğası bir yana; doğanın taşlarla,
dağlarla, nehirlerle oyun oynarcasına yarattığı güzellikler diğer bir yana. Bu
cennetin yeterince kıymetini biliyor muyuz? Yeterince dünyaya tanıtımını
yapabiliyor muyuz ben emin değilim. Özellikle bu seneki gelişimde “herkes bu
güzellikleri görmeli” diye çok daha yoğun olarak düşündüm.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIKHxwMQJLWAidqgSix_xVZCb1oLFwWt3Jlc79JCpFbgZfWymR3R12xWRB_6PJrZTudGNP8w1GM6j59dM8t6OqgmaCl7ov84vpt5ooAbtfY86VQLDHP5E-cTToLKwXa4ccvyY_HAeaaTjp/s1600/SAM_4520.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjIKHxwMQJLWAidqgSix_xVZCb1oLFwWt3Jlc79JCpFbgZfWymR3R12xWRB_6PJrZTudGNP8w1GM6j59dM8t6OqgmaCl7ov84vpt5ooAbtfY86VQLDHP5E-cTToLKwXa4ccvyY_HAeaaTjp/s1600/SAM_4520.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dalyan</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Bu tatilimizde ilk durağımız Köyceğiz. Dalaman çayı
aracılığıyla Akdeniz’e bağlanan bu büyük göl, ilk anda deniz izlenimi veriyor
insana. Gölün adını verdiği Köyceğiz ise sakin, esintili, şirin, yemyeşil bir
kasaba. Kordonu boyunca minik cafeleri var. Sazlıklarla üstü gölgelik yapılmış
olanlardan birinde oturup açlığımızı şahane el açması otlu/peynirli gözleme ve bol
köpüklü ayranla gideriyor; keyfimizi, göle karşı çayımızı yudumlayarak tamamlıyoruz.
Buzzz gibi çeşmesinden elimizi yüzümüzü yıkayıp suyumuzu içiyor ve bu sevimli
kasabaya veda ediyoruz. İlk günümüzde ikinci durağımız Dalyan. Bu yıl Dalyan’a
resmen turist akını olmuş. Yerli halk ve esnaf dışında Türk görmek çok zor. Birleşik
krallığın yazlık mekanı haline dönüşmüş adeta. Dalyan aşık olunacak güzellikte
doğasıyla büyüsünden hiçbir şey kaybetmemiş. Dalaman çayı, gezi tekneleriyle
cıvıl cıvıl, bin bir çeşit yeşilliği begonviller, zakkumlar süslüyor. Ertesi
gün katılmayı planladığımız ve gezimizin en can alıcı turlarından olacağına
inandığımız Dalyan tekne turu için gerekli bilgileri edindikten ve çay
kenarındaki kafelerden birinde kahvemizi yudumlayarak soluklandıktan sonra
Fethiye’deki otelimize doğru yola koyuluyoruz. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgie0lJ-RkzlY22jBMojBhtn8fSc3nvuI0BHZUCtYrZasHdezRm9mMbQh1ZyfpQa6VxSb5aTHOp56LLTa8z1pCI1YYR29ZsEg_rC5GZtzhVCKgzkxZCy0Kxg7UpSi4ytEVH6ZhTtuBvuSFk/s1600/SAM_4529.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgie0lJ-RkzlY22jBMojBhtn8fSc3nvuI0BHZUCtYrZasHdezRm9mMbQh1ZyfpQa6VxSb5aTHOp56LLTa8z1pCI1YYR29ZsEg_rC5GZtzhVCKgzkxZCy0Kxg7UpSi4ytEVH6ZhTtuBvuSFk/s1600/SAM_4529.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dalyan</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Seyahate çıkıyorsanız, dünyanın neresine gidecek olursanız
olun otel rezervasyonları için booking.com’u şiddetle tavsiye ederim. Bütçenize
uygun çok fazla seçenek bulabiliyor, otellerle ilgili yorumları okuyabiliyor,
fotoğraflarını, lokasyonlarını çok net görebiliyorsunuz. </div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYDhhpJbvBLJjglcKYzKPZpDYYFBu74Noda918Lt1cIjO5uWK7SSw4s-5GZ-LJkGnndbuRBY5s9nAIehLm7C15l_PIs20tnD86zLDz-nlm60gWVM4ssgqGwWz3fWpwm6ZrxTYngVl4yYYB/s1600/SAM_4535.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYDhhpJbvBLJjglcKYzKPZpDYYFBu74Noda918Lt1cIjO5uWK7SSw4s-5GZ-LJkGnndbuRBY5s9nAIehLm7C15l_PIs20tnD86zLDz-nlm60gWVM4ssgqGwWz3fWpwm6ZrxTYngVl4yYYB/s1600/SAM_4535.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Fethiye</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Ayrıca aynı otelde kendiniz yapacağınız rezervasyon
fiyatından çok daha uygun fiyata yer
ayırabiliyorsunuz. Bu tatilde de aynı şekilde yanılmadık. Fethiye – Çalış
plajındaki otelimiz denize sıfır ve son derece şirin bir butik otel. Bu kez sadece
konaklama için kullanacağımızdan otel konusunda fazla müşkülpesent değiliz.
Buna rağmen bizi karşılayan Suzanne’nin güleryüzü, otelin temizliği ve
personelin pozitif enerjisi bizi memnun etmeye yetip de artıyor. Çalış plajına
ilk kez geliyorum, uzunca sahili boyunca pek çok minik otel, restaurant, cafe
var. Burası da bir İngiliz kampı haline geldiğinden çeşitli ülke mutfaklarından
örnekler bulmanız mümkün. Özellikle geceleri inanılmaz şenlikli ve renkli bir ortam
oluşuyor. </div>
<div class="MsoNormal">
Çok eğlenceli.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG-0rd0FwBL4rO0S83HCK3v70Xva9y2tAclSZCQY15KzMhZ8jNifyhykx6qBDNmDlMvd-2-S7Q9vAVQww0xDCYhCQUDSKxr5YIYw5k3TLiJmTTCCJ-i9J92DzH6bJFioHk14HexORxgPMr/s1600/SAM_4556.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjG-0rd0FwBL4rO0S83HCK3v70Xva9y2tAclSZCQY15KzMhZ8jNifyhykx6qBDNmDlMvd-2-S7Q9vAVQww0xDCYhCQUDSKxr5YIYw5k3TLiJmTTCCJ-i9J92DzH6bJFioHk14HexORxgPMr/s1600/SAM_4556.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Kaya Mezarları</td></tr>
</tbody></table>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYa8ljwmZTfIdI2ssUUEHAbmimY_YvVlkxEPWPr8I9DZVnT_rfZJ5Fsjc8VOqFmq_DAvRvsXM4L1fhhNE-h7-wD7XH2V8a191edXrJstwT6gfixZngp2SfDX4-9ijARuuscm0cSFIy89Tw/s1600/SAM_4574.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgYa8ljwmZTfIdI2ssUUEHAbmimY_YvVlkxEPWPr8I9DZVnT_rfZJ5Fsjc8VOqFmq_DAvRvsXM4L1fhhNE-h7-wD7XH2V8a191edXrJstwT6gfixZngp2SfDX4-9ijARuuscm0cSFIy89Tw/s1600/SAM_4574.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Caretta Carreta'mız:)</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Ertesi gün vakit kaybetmeden Fethiye’den yaklaşık 1 saatlik
mesafede olan Dalyan’a doğru yola çıkıyoruz. Tekne turumuzu satın alıyor ve
yarısı Türk yarısı İngiliz 6 aileyle beraber Dalaman Çayı’nda yola koyuluyoruz.
İlk durağımız nehir kenarındaki kayalara yapılmış kral mezarları. Gerçekten son
derece etkileyici olan bu mezarlar İ.Ö. 4. yüzyılda yapılmış, Lykia uygarlığı
zamanına ait bu mezarlar o dönem yaşayan ailelerin ne kadar nüfuslu ve zengin
olduklarına göre çeşitlilik gösteriyormuş. Bu minik tarihsel duraklama
sonrasında Dalaman çayında uzun sazlıklar arasında ilerlerken sazlıkların içindeki
yaşamın zenginliğini hayret ve hayranlıkla izliyoruz. Bu arada bu mevsimin,
meşhur Caretta Caretta kaplumbağalarının çiftleşme mevsimi olduğunu da öğreniyor
ve seviniyoruz. Çünkü bu, onlardan birini görebileceğimiz anlamına geliyor.
Nitekim çokça bulundukları bir yerde durarak sessizce bekliyor teknemiz. Çok
geçmeden birisi görünüyor. Gerçekten “iri!” bir hayvan<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span> Son derece sevimli. Bize
küçük bir şov yapıyor, balığını kapıyor ve gözden kayboluyor. Burada aynı
zamanda mavi yengeç yetiştiriliyor, yetiştirme alanlarını görüyor, dönüşte
yemek üzere yengeçlerimizi sipariş ediyoruz. 1 saatten fazla Caretta
Caretta’ların yumurtladığı “İz tuzu” plajında yüzme molası veriyoruz. Koruma
alanı olduğundan burada herhangi bir tesis yok. Ne şezlong, ne de şemsiye..Tamamen
bakir bir plaj. Hatta kaplumbağaların yumurtladıkları alanlara sadece denize
bakan yanı açık minik koruma kafesleri koymuşlar. Vee İz tuzu’nda turkuaz rengi
dalgalara bırakıyoruz kendimizi.1,5 saat nasıl geçiyor anlayamadan teknemize
atlıyor, bir sonraki durağımız olan Köyceğiz gölüne doğru yola çıkıyoruz. Bu
arada yoldan pişmiş yengeçlerimizi alıyor, çay kenarında öğle yemeğimizi
yiyoruz. Göle vardığımızda herkes serin sularına bırakıyor kendini, ben nedense
göl suyundan pek hazzetmediğim için tekneden izliyorum. Bu serinleme seansı sonrasında meşhur “Dalyan
Çamur Banyoları”na yöneliyoruz. Bu da ayrı bir eğlence ve keyifli bir deneyim
oluyor bizim için. Isırgan yağı aromalı, gül aromalı, kükürtlü değişik
versiyonlarda çamur banyoları yapmışlar. İçi çamur dolu bir havuza dalmak ilk
başta biraz “tuhaf!” gelse de, sonradan bayağı bir eğleniyoruz. Tabi bu banyo
seansı sonrasında çamurdan arınmak pek de kolay olmuyor haliyle:/ Aynı gün
içinde bu kadar aksiyon sonrasında yorgun bir vaziyette Dalyan’a doğru yola
koyuluyoruz fakat turumuz henüz bitmiyor. Daha Kaunos antik şehri var. O
yorgunluğun üzerine 1 km kadar antik bir yoldan tepeye tırmanıyoruz. Ama
gerçekten buna değiyor. Tiyatrosu, hamamları, yolları, tapınakları ile çok
etkileyici bir antik şehir Kaunos. Antik çağda bir liman şehri olarak kurulmuş,
bugün hayli içeride kalmış. En sonunda iskeleye dönüyor, anılarımızda her zaman
yeri olacak keyifli turumuzu sonlandırıyoruz.</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyzDTYb9kpUN8efpijtHyL6NLypVWQAzLgZbNOaw1jxNZh6djbrVUQW0LDl3YEIqN7bDiRC5wyzWfwDRMRGT5eBm-a4VoZNtQRrRzt_gyn57e4-iaW0bruQdXBZaQmc4V3PgXopNdptlps/s1600/SAM_4590.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyzDTYb9kpUN8efpijtHyL6NLypVWQAzLgZbNOaw1jxNZh6djbrVUQW0LDl3YEIqN7bDiRC5wyzWfwDRMRGT5eBm-a4VoZNtQRrRzt_gyn57e4-iaW0bruQdXBZaQmc4V3PgXopNdptlps/s1600/SAM_4590.JPG" height="240" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Ölüdeniz</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu gezide ikinci aksiyonumuz “Saklıkent Kanyonu”. Fethiye
civarına giden herkesin mutlaka görmesi gereken doğa harikalarından bir tanesi
bu kanyon. Özellikle yaz mevsiminde Akdeniz sıcağında buz gibi sular çok iyi
geliyor insana. Her milletten, cinsten, dilden insan kaynıyor burası. İçinden çağıl çağıl
sular akan derin bir vadiden birkaç kilometre ilerliyoruz. Fakat bu parkur pek
de kolay bir parkur değil, zaman zaman atlamamız gereken yükseltiler, kaygan
taşlar, suyun coştuğu kısımlar geliyor. Hiçbir şey bizi yıldıramıyor, belimize
kadar suya batarak kanyonun en dar noktalarına kadar ilerliyoruz. Gerçekten
doğayla bu kadar yakın iletişimde olmak müthiş iyi geliyor insana. Bu doğa
terapisi sonrasında tabiî ki enerji tükeniyor ve acilen açlığımızı gidermemiz
gerekiyor. Yol boyunca gördüğümüz “közde Bıldırcın” yazılarını geriye doğru
takip ederek bir başka cennette buluyoruz kendimizi. Burasının adı Gizlikent.
Adeta yağmur ormanları gibi bir yeşilliğin içinde ağaç evlerin üstündeki
sedirler ve yer sofrasında bıldırcınla güzelceee karnımızı doyurup, methini
duyduğumuz diğer bir kanyon olan Gizlikent kanyonuna doğru aşağıya bırakıyoruz
kendimizi. Bu kadar kısa mesafede bu kadar farklı iki ayrı doğa güzelliğini
yaşamak bir kez daha hayrete düşürüyor bizi. Saklı kentte tamamen taşların
arasından yürürken burada birdenbire yeşillikler
arasından akan suların içinden ilerlemeye başlıyoruz. Gözlerimizi ve ruhumuzu
bayram ettiren bu parkurun sonunda bizi müthiş bir sürpriz bekliyor. Bu bir
şelale! Buz gibi, tertemiz suların altına girerek kendimizi ödüllendiriyoruz.
Şişelerimizi dolduruyoruz, aynı keyifli yoldan geri dönüyoruz. Derenin
kenarında hakiki kömür ateşinde çayımızı, oraletimizi içerek yorgunluğumuzu
atıyoruz. </div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuqT5qzZDiQZYGM81YZlKszlFoXR40qVieug9sVpSe0m468j8nN7o86m3VMPH0NIY-Gcv5U5tO73lFzCYcqsuYfz35dhY673VuK_j2An8gBdtnUPebrqyWmB0J87FJH78Ia5nZGCjspSgP/s1600/SAM_4660.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuqT5qzZDiQZYGM81YZlKszlFoXR40qVieug9sVpSe0m468j8nN7o86m3VMPH0NIY-Gcv5U5tO73lFzCYcqsuYfz35dhY673VuK_j2An8gBdtnUPebrqyWmB0J87FJH78Ia5nZGCjspSgP/s1600/SAM_4660.JPG" height="240" width="320" /></a><o:p> </o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Fethiye’nin güzellikleri gerçekten tükenmiyor. Bu bölgede en
can alıcı yerlerden birisi de tabii ki “Ölüdeniz”. Koca bir günü bu doğa
harikası yerde geçiriyor, günün nasıl geçtiğini anlamıyoruz bile. Ölüdeniz
eskiye göre turistik anlamda bayağı bir kendini geliştirmiş, daha temiz,
düzenli. Bir sakin taraftaki denize, bir çılgın dalgalı tarafa atıyoruz
kendimizi gün boyunca. Paragliding oldukça popüler olmuş, hava sürekli
paraşütçülerle dolu, hiç boş kalmıyor. Her ne kadar yapmaya cesaretimiz olmasa
da sonradan çocukların dahi yapabildiğini öğreniyoruz. Yine de aşağıdan izlemek
en güzeli.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjw00zJeqi483Qx3dikM9KA7RagqwFebV_R5F-u8PF7bxKx3ua-rhIYhBlRap5GycT20ORgkyiOoCW7-0OfwamKLT-iZdXG0ZVa79LgdS8qv-lP53QwEUE5fjov7A4_WoZOVybKWq-ZBA7I/s1600/SAM_4746.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjw00zJeqi483Qx3dikM9KA7RagqwFebV_R5F-u8PF7bxKx3ua-rhIYhBlRap5GycT20ORgkyiOoCW7-0OfwamKLT-iZdXG0ZVa79LgdS8qv-lP53QwEUE5fjov7A4_WoZOVybKWq-ZBA7I/s1600/SAM_4746.JPG" height="240" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Ve Fethiye hem gözlerimizi, hem ruhumuzu, hem beynimizi
dinlendiriyor, bize çok iyi geliyor. Dünya üzerinde öncelikli görülmesi gereken
yerler arasında bana göre<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMPQ3NMqozvFIOKXA6dop5BFrs43W_kSwm7WpRiuja3ChG9KxFCkGJc9xDztWrP50mVdHpFPjHj3SMXyzHRqIKNQ2yzLrhk1RfeQ2q8zbi-gWzoeG7xYLVJrQO7A6FbyxyO3KnsWJ7VrtD/s1600/SAM_4767.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiMPQ3NMqozvFIOKXA6dop5BFrs43W_kSwm7WpRiuja3ChG9KxFCkGJc9xDztWrP50mVdHpFPjHj3SMXyzHRqIKNQ2yzLrhk1RfeQ2q8zbi-gWzoeG7xYLVJrQO7A6FbyxyO3KnsWJ7VrtD/s1600/SAM_4767.JPG" height="240" width="320" /></a><br />
<div style="text-align: right;">
</div>
<div style="text-align: right;">
</div>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBouYpp5NELnIseMxqln9d2PrgJV6tY6mTa2ibsA_ucmtx4xfMpzFjugP-XV6fOedv0iMzvc-dr74VRCmkjvi4dtY9etB9SR1R-rRRmu_-hgMr8-5v4BjONSq1YuDA5bw6NehAKeHRchmH/s1600/SAM_4740.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiBouYpp5NELnIseMxqln9d2PrgJV6tY6mTa2ibsA_ucmtx4xfMpzFjugP-XV6fOedv0iMzvc-dr74VRCmkjvi4dtY9etB9SR1R-rRRmu_-hgMr8-5v4BjONSq1YuDA5bw6NehAKeHRchmH/s1600/SAM_4740.JPG" height="320" width="240" /></a><br />
<br />
<br />
<div style="text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilKtGv5eZchTvVpjU5CDrLIq8JVRDW8xC_CXHkIeek__sPv4X8iRtk3qhPPthqWf8LhM-EVf7LJQlG1pqLrVBHNdPlswDFfIJp4gGt9a7_1XEJEGCDnxxVMdSzmbqa6qSI0tAcZqCECdqS/s1600/SAM_4677.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEilKtGv5eZchTvVpjU5CDrLIq8JVRDW8xC_CXHkIeek__sPv4X8iRtk3qhPPthqWf8LhM-EVf7LJQlG1pqLrVBHNdPlswDFfIJp4gGt9a7_1XEJEGCDnxxVMdSzmbqa6qSI0tAcZqCECdqS/s1600/SAM_4677.JPG" height="240" width="320" /></a></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-89537915622627551092013-06-18T01:58:00.001-07:002013-08-01T11:16:44.236-07:00Mudanya Trilye Bursa<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmQUFHx_Bnlh0X9TKESLWj7vf1b1w7QMuNLCn5fRB-wUM1Pvqq4TLFXPmGof4RA7UOwajJwS9GXchMtqhxIY1LP2VZEqJi8HE7AwZrRC50ndNdns541XuKT8RMmfCwiO_epmK6xJLFRvbo/s1600/SAM_4163.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmQUFHx_Bnlh0X9TKESLWj7vf1b1w7QMuNLCn5fRB-wUM1Pvqq4TLFXPmGof4RA7UOwajJwS9GXchMtqhxIY1LP2VZEqJi8HE7AwZrRC50ndNdns541XuKT8RMmfCwiO_epmK6xJLFRvbo/s320/SAM_4163.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuj7B1V1sUgsnPlXFpRKMOt7N8mH6cUndOskJqCr6biMrOnjCEiMiM0LzZGxhXeoEkGkdBDZk03t1T6dRP9J2yOHkjLiaw4TDnINbY7-KzY6S0Gj7zYsZnXVsPUzc5lYGN6V8ZvX45wfXA/s1600/SAM_4178.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhuj7B1V1sUgsnPlXFpRKMOt7N8mH6cUndOskJqCr6biMrOnjCEiMiM0LzZGxhXeoEkGkdBDZk03t1T6dRP9J2yOHkjLiaw4TDnINbY7-KzY6S0Gj7zYsZnXVsPUzc5lYGN6V8ZvX45wfXA/s320/SAM_4178.JPG" width="320" /></a><span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Huzur ve
Deniz diye tanımlanabilir Mudanya.. 2-3 yıl önceye göre değişmiş, güzelleşmiş. Denize
dik, paralel daracık sokakları, cumbalı evleri, evlerin kapılarından,
balkonlarından sarkan sardunyaları ile küçücük, huzur dolu, deniz kokan çok
şirin bir kasaba Mudanya. Çok eski Osmanlılı</span><span style="font-family: Wingdings; font-size: 10.0pt; mso-ascii-font-family: Arial; mso-bidi-font-family: Arial; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: Arial; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span><span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;"> ta 1321’de Orhan Bey tarafından
fethedilmiş. Dokusu neredeyse hiç bozulmamış, türk ve rum evleri birbirine
karışmış tam bir Osmanlı mozaiği ortaya çıkmış. Şimdilerde bu rengarenk şirin
evler, sokaklar restore ediliyor. Bazıları butik otel yapılıyor, deniz kenarına
minik ama zevkli dekore edilmiş balık lokantaları açılmış. Balık planımızı
Trilye’ye sakladığımız için bu sevimli lokantalardan birinde oturma işini bir
dahaki sefere bıraktık. Mudanya sokaklarında mini gezimizi yapıp, deniz
kenarında çayımızı içtik. Kordon boyunun sonunda meşhur Mudanya Mütarekesine ev
sahipliği yapmış “Mütareke Evi”ni gördük. O da restorasyondaydı. Ama eminim ki bu
restorasyonlar ve yenilemeler sonucunda bu şirin kasaba 1 sene içinde çok daha
keyifli bir yer olacak. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF8qRFwsD7BHQg1VJidJQiVrQXL_JR4PtMpAnxnD4xEaS0DylEwsNytXut9xgKNL6Yu0pMN6YsIFi3-jRn83YLS9T1Xag44CDBnkx7-UvnEuYRpcLhvjes6NUO1vVQk908MyRkw23_jBrS/s1600/SAM_4182.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiF8qRFwsD7BHQg1VJidJQiVrQXL_JR4PtMpAnxnD4xEaS0DylEwsNytXut9xgKNL6Yu0pMN6YsIFi3-jRn83YLS9T1Xag44CDBnkx7-UvnEuYRpcLhvjes6NUO1vVQk908MyRkw23_jBrS/s320/SAM_4182.JPG" width="240" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;">Mudanya ile
vedalaşıp yönümüzü Trilye’ye yeni adıyla Zeytinbağı’na çevirdik. Buraya
gelmeden tarihine şöyle bir bakmıştım. <span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; letter-spacing: 0.75pt;">Trilye'nin adı ile ilgili birkaç varsayım varmış. Rumca
üç aziz anlamına geldiği ya da ismin
barbunya balığı demek olan "trigliya"dan geldiği rivayetler arasında.
Sonradan adı Zeytinbağı olarak değiştirilmiş fakat yine herkes Trilye’yi
kullanıyor.<o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;">İlk durağımız tüm Trilyeyi kuşbakışı
görebileceğiniz Çamlı kahve idi. Tarihi çınarlar altında, püfür püfür esen bir
havada ve muhteşem kuşbaşı deniz manzarası eşliğinde çayınızı, kahvenizi
yudumlamak çok keyifli. Bu keyfi yaşadıktan sonra kendimizi aşağıya doğru köyün
içine bıraktık.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK4hyq99PgIMf7ykQUZeE_Ypp6hlycGaLc0dweybb4TBAt9muGl_j8OLF4mR3zYt4x0PGxTC7zQgT-CjE5iuzBgZYJB3jsIERf3yE_KSp_iksL_ceaoiMrJJ83RvCREEtCLz0AB9gKru4D/s1600/SAM_4187.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhK4hyq99PgIMf7ykQUZeE_Ypp6hlycGaLc0dweybb4TBAt9muGl_j8OLF4mR3zYt4x0PGxTC7zQgT-CjE5iuzBgZYJB3jsIERf3yE_KSp_iksL_ceaoiMrJJ83RvCREEtCLz0AB9gKru4D/s320/SAM_4187.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;">Köyün yeni adından anlaşılacağı üzere Trilye
halkının başlıca geçim kaynağı zeytinmiş. Adım başı zeytin ve zeytinyağı satan
dükkanlara, tezgahlara rastlamanız mümkün. Buranın zeytini başka bir yerde
yetişmiyormuş. Gerçekten de farklı bir zeytini var, lezzetli, etli, çekirdeği
ince uzun bir zeytin. Tabii ki zeytinimizi ve zeytinyağımızı zulamıza attık</span><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Wingdings; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;">J</span><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;"> Bunun yanında Triye’de
üzüm yetiştirilmemesine rağmen şarapçılık da yapılıyor. Eski zamanlarda Rumlar
burada şarapçılıkla uğraştıklarından bu gelenek bugüne uzanmış. Bugün farklı
bölgelerden getirilen üzümler burada şarap yapılıyor. Baküs şarap evinin minik
dükkanından meşe fıçılarda yapılmış şarabımızı da almadan edemedik. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqpgKif5zS0HOvsRecBc3LROfoDzAMT_UsCsD-Yky1SIV1pM0pvbxchgiy-cIp0ErMOGs4n44JLD3bPCrhEcPQof7dclXEX1bK2fmjBLYsm4ln1u6KjAcwKXE2JkjNrQ27MHtXTEeQOM-q/s1600/SAM_4203.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiqpgKif5zS0HOvsRecBc3LROfoDzAMT_UsCsD-Yky1SIV1pM0pvbxchgiy-cIp0ErMOGs4n44JLD3bPCrhEcPQof7dclXEX1bK2fmjBLYsm4ln1u6KjAcwKXE2JkjNrQ27MHtXTEeQOM-q/s320/SAM_4203.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;">Ulu çınarlar altındaki kahveleri,
orjinalliğini kaybetmemiş minik cumbalı evleri, taş sokakları ile köy havasını
yitirmemiş Trilye. Sit alanı olduğu için evler, sokaklar korunmuş. Her sokakta
her adımda tarih kokuyor. Zamanında Rumlar tarafından pek çok kilise manastır
yapılmış. 1900’lerin başında Papaz Okulu olarak inşa edilen Taş Mektep ise
görkemli bir bina. Daha sonra bir dönem “yetimler mektebi” olarak kullanılan bu
yapı şu anda çok bakımsız durumda. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin0DBfnM3D6HNLWGbAQkM5siy5ZjBaKNC3UmBTWuc0fqgCn20wvq2_3TXxjHyVCfphFpw6egMzCgtw1CvEV6B3fcHI5kcW5bJYETKKQX3rJFCcyNLN5MLV8RhoxQXGScbskj7ybhV8ocmy/s1600/SAM_4210.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEin0DBfnM3D6HNLWGbAQkM5siy5ZjBaKNC3UmBTWuc0fqgCn20wvq2_3TXxjHyVCfphFpw6egMzCgtw1CvEV6B3fcHI5kcW5bJYETKKQX3rJFCcyNLN5MLV8RhoxQXGScbskj7ybhV8ocmy/s320/SAM_4210.JPG" width="320" /></a><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;">Trilye’nin yüksek ağaçların gölgelediği,
taş sokaklarında bu tarih kokan gezimizi yaptıktan sonra işin en keyifli
kısımlarından biri olan yemek faslına geçtik. Trilye’de tabii ki balık yenir.
Sahilde birkaç tane balık restaurantı
var. Bunlardan gözümüze kestirdiğimize attık kendimizi. Güzeeel bir balık keyfi
yaptık. Özellikle önden gelen tereyağında pişmiş güveçte karides muhteşemdi.
Ardından hakiki zeytinyağında kızarmış balıklarımız ve sonrasında sıcak tahin
helvası ve çay bu keyfi tamamladı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;">Trilye’de kalmadık ama 1 gecelik kaçamaklar için
gidilebilecek en keyifli İstanbul’a yakın yerlerden biri. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;">Trilye’den Bursa’ya uzandık.
Kalabalıklaşmasına ve şehirleşmesine rağmen halen yemyeşil Bursa. Şunu fark
ettim ki ağacın en büyük faydalarından
biri sadece doğaya katkısı değil, insanlara verdiği pozitif enerji ve huzur. Kültür
parkta yeşile doyduktan sonra kendimizi termal otel olan Marigold’a attık.
Bursa’ya gidenlere tavsiye ederim. Çok temiz, kaliteli bir otel. Personeli çok
düzgün ve güleryüzlü. Termal havuzu ve spa’sı çok güzel. Biz çok memnun kaldık.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCZRQqSMgVDk1sQ6iLIjZHG9Y0hWBFLQxQs58q4sA2sE-jQpdPtLM9M0Ed0xN_Aw_zuWY5JvsAkDSZ8t8ucie8LkFFGiDXUjJu76Fo8IEIQ-oeriT4xqxw_AJQ4cxi2Z7TdpH_TmwCLntD/s1600/SAM_4218.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCZRQqSMgVDk1sQ6iLIjZHG9Y0hWBFLQxQs58q4sA2sE-jQpdPtLM9M0Ed0xN_Aw_zuWY5JvsAkDSZ8t8ucie8LkFFGiDXUjJu76Fo8IEIQ-oeriT4xqxw_AJQ4cxi2Z7TdpH_TmwCLntD/s320/SAM_4218.JPG" width="240" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;">Eee Bursa’ya gelip İskender yemeden olur
mu? Bursa’da İskender nerede yenir? Sorusunun cevabı ya çarşı içindeki minik
mavi dükkan, ya da yine çarşı içindeki “Uludağ kebapçısı” oldu. Uludağ
kebapçısının sokak içindeki dükkanında İskender bittiğinden hemen yakınındaki
şubesine gittik. Bu minik dükkanın önünde uzun kuyruklar oluşurmuş normalde. Gerçekten
yediğim en lezzetli İskenderlerden biriydi. Bursa’ya yolunuz düşerse tadmadan
geçmeyin.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmLGjlpiem0DuM0Pcjow5DZ3DREYoKXjIGYmU3-g6rX8V7ztTADpZCZ0lJvZqIRioxe_BZPGYIf83V1lw7g5PaVcbEKs6_K3YtZ6_GqZkHoqab0cgsTdg3f7P0N8vLm_E3ZVk1HyIKbEni/s1600/SAM_4236.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjmLGjlpiem0DuM0Pcjow5DZ3DREYoKXjIGYmU3-g6rX8V7ztTADpZCZ0lJvZqIRioxe_BZPGYIf83V1lw7g5PaVcbEKs6_K3YtZ6_GqZkHoqab0cgsTdg3f7P0N8vLm_E3ZVk1HyIKbEni/s320/SAM_4236.JPG" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt; letter-spacing: 0.75pt;">Ve Bursa’da diğer bir gidilmesi gereken
yer ise Kozahan. </span><span class="apple-converted-space"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;"> </span></span><span style="font-family: Arial; font-size: 10.0pt;"><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/1491" title="1491"><span style="background: white; color: #0b0080; text-decoration: none; text-underline: none;">1491</span></a><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">’de<span class="apple-converted-space"> </span></span><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Bayezid" title="II. Bayezid"><span style="background: white; color: #0b0080; text-decoration: none; text-underline: none;">II.
Bayezid</span></a><span class="apple-converted-space"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;"> </span></span><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">tarafından
</span><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul" title="İstanbul"><span style="background: white; color: #0b0080; text-decoration: none; text-underline: none;">İstanbul</span></a><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">’daki eserlerine<span class="apple-converted-space"> </span></span><a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Vak%C4%B1f_(hukuk)" title="Vakıf (hukuk)"><span style="background: white; color: #0b0080; text-decoration: none; text-underline: none;">vakıf</span></a><span class="apple-converted-space"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;"> </span></span><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial;">olarak yapılmış. Şimdilerde ipekçiler
çarşısı olarak biliniyor ve ipek şal, eşarp, kravat satan dükkanlarla dolu. 2
katlı geniş hanın ortasında geniş bir avlu,
asırlık çınarların gölgelediği bu avlunun ortasında minik bir mescit
var. Bu huzurlu avluda kahvemizi
yudumlayarak yüzyıllar öncesine gidip geldik. Bıraksanız orada akşama kadar
oturabilirdim. Fakat her şeyin bir sonu var. Müthiş keyifli bir haftasonunu
böylece sonlandırmış olduk. Kesinlikle herkese tavsiye ediyorum.<span style="letter-spacing: .75pt;"><o:p></o:p></span></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLAwE93tjxEh_idB5dMvkRCj143A_NO9PFmpYYhr0Rpi9S59lGEnAQ_ze-DANLYCRHJPKTCcvR5o5RbigGPFFw7bmtHz9RRDGXJLaKqpBorkZkyAKtKvgr77U4dxmMkm7AtPBQ-Tb0z91C/s1600/SAM_4269.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLAwE93tjxEh_idB5dMvkRCj143A_NO9PFmpYYhr0Rpi9S59lGEnAQ_ze-DANLYCRHJPKTCcvR5o5RbigGPFFw7bmtHz9RRDGXJLaKqpBorkZkyAKtKvgr77U4dxmMkm7AtPBQ-Tb0z91C/s320/SAM_4269.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglailRbresSQuavRTJUDimh8D22QleF57hb1uIMcijDIpMFCStnZOHSEU7UiHwjIXyzA3QVYKUYZcSPTasbBYYYULN5a3abuWNPmjenif7EcytL1GB6dYBX7bPbfv7XfX5hZw55TTcWiFj/s1600/SAM_4273.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEglailRbresSQuavRTJUDimh8D22QleF57hb1uIMcijDIpMFCStnZOHSEU7UiHwjIXyzA3QVYKUYZcSPTasbBYYYULN5a3abuWNPmjenif7EcytL1GB6dYBX7bPbfv7XfX5hZw55TTcWiFj/s320/SAM_4273.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjarzd3bjIsaMZXxi3x1uPWJVnK4sJLZAv7mzp5jrQOh1bsctV9QR2BCCDBCgtGZq-bTKiCKgG2lrBuiRKuyhhJf4J8DsuSfHOjiX6Ld4xXe3xxDhQu2JD6Fy62auwwzBbU2GLmjxNrwMm-/s1600/SAM_4290.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjarzd3bjIsaMZXxi3x1uPWJVnK4sJLZAv7mzp5jrQOh1bsctV9QR2BCCDBCgtGZq-bTKiCKgG2lrBuiRKuyhhJf4J8DsuSfHOjiX6Ld4xXe3xxDhQu2JD6Fy62auwwzBbU2GLmjxNrwMm-/s320/SAM_4290.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHUZDIAA0V8s22op6JUm4MCowm0YvznOA4Vjy4HO7e2Bjcj0ALQd7vj3uT1iEoAyhNw4Z8DsM7kQzVlPUdBitxESaZqNYRuyufqMEjW15xVf1yUHZDVnppL44eru8XZduz-w1kFKUYmd3K/s1600/SAM_4292.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiHUZDIAA0V8s22op6JUm4MCowm0YvznOA4Vjy4HO7e2Bjcj0ALQd7vj3uT1iEoAyhNw4Z8DsM7kQzVlPUdBitxESaZqNYRuyufqMEjW15xVf1yUHZDVnppL44eru8XZduz-w1kFKUYmd3K/s320/SAM_4292.JPG" width="320" /></a></div>
<br />
imza: FEYZA<br />
<br />Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-80010742420603884292013-05-10T06:13:00.001-07:002013-05-10T06:13:37.281-07:00İnsanlar Değişmez!!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh12vh3nTcd7nTVoBHPouQ87-cPMUtA6vJeRztWOY9rl_psSqCwmPMLm5I47IsHYfS6qCmXk4FxcIDwo70Jjjtiy2HtDiK5pNdbr068rx-kWcIQx6tvWxIKQTf0gOUW29MIvAEZvm6sa098/s1600/1363481528_1367201342.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="250" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh12vh3nTcd7nTVoBHPouQ87-cPMUtA6vJeRztWOY9rl_psSqCwmPMLm5I47IsHYfS6qCmXk4FxcIDwo70Jjjtiy2HtDiK5pNdbr068rx-kWcIQx6tvWxIKQTf0gOUW29MIvAEZvm6sa098/s400/1363481528_1367201342.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Döndüm dolaştım
şu noktaya geldim ki . İnsanlar
gerçekten değişmiyor. Değişen sadece ve sadece ruh halleri! Boşuna dememiş
atalarımız “Dağlar yer değiştirir insanlar huy değişmez” “ Huylu huyundan
vazgeçmez”. “7sinde neyse 70’inde odur.”diye.. Yüzlerce yılın tecrübesi,
birikimi ne de olsa<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-bidi-font-size: 10.0pt; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span> Biraz biraz hayattan öğreniyor, darbeleri yiyor ve sakinleşiyoruz yaş
ilerledikçe hepsi bu. Kapasitesi ve hevesi olanlarımız, odun geldim odun
gideyim demeyenlerimiz az çok yol katediyor. Değişip gelişmek istemeyenler de aynı
şekilde yaşayıp göçüyor bu hayattan.. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hayatı, insanları, davranış modellerini, ilişkileri
gözlemlemeyi seven bir insan olarak, çoğu kez gözlemlediğim şey; insanların doğrulara ya da gerçeklere göre
değil, tamamen psikolojilerine göre hayata baktıkları. Ruh halimiz yönetiyor içimizdeki
değişimi. Yoksa durup dururken “ eveeet gelişim zamanı, hadi biraz bir şeyler
okuyalım, dinleyelim gelişelim” demiyoruz. Mutsuz olduğumuz zaman mutlu olabilmek
için çare arıyoruz sadece. Her şey süt liman olup, huzura kavuştuğumuzda da;
bazılarımız hümanist ve barışçıl, bazılarımız eski şımarık ve bencil
gözlüklerimizi takıyoruz tekrardan düze çıkmanın verdiği güvenle. İşte bu her
iniş çıkıştaki değişimlerde ortaya çıkıyor “ ben artık çok değiştim” ler.
Halbuki değişen sen değilsin, değişen sadece ruh halin. Biraz öğrenebilmişsen
hayattan ya da şu “odun geldim bari bir
sehpadır, bir masadır olayım da öyle gideyim” diyenlerdensen , 2 parmak fazla
bir şey koyuyorsun üzerine. O da sadece gelişmek için değil, kendini daha iyi
koruyabilmek, daha güçlü olabilmek için.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bunları aslında kendime yazıyorum. Sürekli olarak insanların
(kendim de dahil) değişebileceğinden umudu olan bir insan olarak, tam 35’te
anladım ki “yok öyle bir şey”! İnsanın bu noktada gelebileceği en yüksek bilinç
seviyesi de aslında sadece “farkındalık”
kazanmak. Kendi hakkında ve çevresindeki herkes hakkında. Ne kendisini ne de
hiç ama hiç kimseyi değiştirmeye çalışmadan, kendinin ve herkesin farkında
olarak yaşaması. Çünkü herkesin farklı renkleri var, bu renkler değişmiyor, bazen açılıyor
koyulaşıyor ama ne bir kırmızı mavi oluyor; ne de bir yeşil mor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu bakış açısı “İnsanları olduğu gibi kabul etme” yi
getiriyor işte. Çünkü değiştirmeye çalışmak, değişim için zorlamak ve
değişmiyorsa da hırpalamak aslında kabullenememekten ileri geliyor. Gerek yok..
Yine boşuna dememişler “ İlk izlenim son izlenimdir” diye. Belki ilk 5 dakika
10 dakika değil ama bir insanı iyi günüyle kötü günüyle görüp ilk tanıdığımız
halidir aslolan. Gerisi yalan<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span> Bu haliyle sevebildiğimizi severiz, sevemediğimizi
sevemeyiz. Sonradan da çok büyük kırılmalar yaşanmadıysa eğer pek bir şey değişmez!
Çünkü “İnsanlar Değişmez!!”</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
imza: FEYZA</div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-44647167256639897702013-02-28T11:41:00.000-08:002013-08-01T11:17:45.200-07:00Zenginliğin ve gösterişin ülkesi Dubai<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjj9fKhkZlTGhDje2OvWfLCx3_rlBwf6smWZG4KDD0HT7bs20g-P2CuNhN7u1ZV_TStlOYmu5sN6-SwvovzIKj-B5V5lBb2o_BqqURwtJHFYz-qW9M94lU-z7CFPgS45MMPSBy4hC24n5Dq/s1600/SAM_2835.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjj9fKhkZlTGhDje2OvWfLCx3_rlBwf6smWZG4KDD0HT7bs20g-P2CuNhN7u1ZV_TStlOYmu5sN6-SwvovzIKj-B5V5lBb2o_BqqURwtJHFYz-qW9M94lU-z7CFPgS45MMPSBy4hC24n5Dq/s320/SAM_2835.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Jumeirah</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<div class="MsoNormal">
Bu kış vakti gidilse
gidilse Dubai’ye gidilir, e hayatta bir kez görmek de lazım şu meşhur arap
memleketini diyerek düştük yollara. Aldığımız tavsiyeler cebimizde, şortlarımız
terliklerimiz bavulumuzda:)</div>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiHfNPg7QQxoNnCN4ChOWkLy5E8jH0EL0rRc-Yy4Hskf7my9aCnu8JcdboUKXKlGLubSTr0OYYol3xZPCAqFMMAc5wLAa9Kg0BGWKEqs2aQ-xi1qZfWcx4RoWUu-8yZnEh6X61v8ROkynI/s1600/SAM_2903.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiiHfNPg7QQxoNnCN4ChOWkLy5E8jH0EL0rRc-Yy4Hskf7my9aCnu8JcdboUKXKlGLubSTr0OYYol3xZPCAqFMMAc5wLAa9Kg0BGWKEqs2aQ-xi1qZfWcx4RoWUu-8yZnEh6X61v8ROkynI/s320/SAM_2903.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Burj El Arab</td></tr>
</tbody></table>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitAPeKVUbTKxLAljmdVU3ee7i-JRCUYGBJn8bO1a802bB3jtPg9lNSGAUJrTFni02RkCloPANGzJJIBL_HDyuKOsB3J2JQF7zR_oMVpIx8St4CAVmHG2YQU2teFqcp5ySK1lbkbe8qS2hL/s1600/SAM_3037.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEitAPeKVUbTKxLAljmdVU3ee7i-JRCUYGBJn8bO1a802bB3jtPg9lNSGAUJrTFni02RkCloPANGzJJIBL_HDyuKOsB3J2JQF7zR_oMVpIx8St4CAVmHG2YQU2teFqcp5ySK1lbkbe8qS2hL/s320/SAM_3037.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dubai Marina</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Denizin kenarında,
orjinalinde çöl olan bu arap emirliğini gerçekten yapay bir cennete
çevirmişler. Daha 60’lara kadar basit bir balıkçı kenti iken İngiltere’nin Hong
Kong’u Çin’e devretmesinden sonra Ortadoğu’daki ticaret başkenti olma misyonunu
üstlenmiş Dubai. Her ülkenin bir karakteristiği vardır, Dubai’ninki daha
havaalanına iner inmez, “zenginlik ve gösteriş” olarak kendini belli ediyor. Geliş-
gidiş 6’şar şeritli dev caddeleri, envai çeşitte, modelde, yükseklikte
gökdelenleri, birbirinden süslü, havalı otelleri, yollardaki dudak uçuklatan
arabaları, içinde dünyanın en lüks mağazalarının bulunduğu devasa alışveriş
merkezleri ile tam anlamıyla paranın bolca
kazanıldığı ve harcanıldığı bir memleket Dubai. Dikkatimi çeken diğer
bir şey ise yarısından fazlasını yabancıların oluşturduğu bu arap emirliğinde
yabancılar ve yerel halk arasında interaksiyonun sıfıra yakın olması idi. Yerel
halkı zaten hanımların peçeli çarşafları ve erkeklerin entarilerden rahatlıkla
ayırmak mümkün. Bunun yanında yabancılar mini etekleri, şortları, askılı
tişörtleri ile rahatlıkla gezinebiliyorlar. Kimse kimseye karışmıyor ama
kaynaşmıyor da. Çok lüks restaurantlarda
dahi içki yok, dışarıdan marketten de içki bulmanız imkansız. Fakat çok
ilginçtir ki otellerde istediğiniz çeşitte ve miktarda bulabiliyorsunuz. Bu
yüzden yabancılar tarafından daha çok otellerin içindeki gece kulüpleri, restaurantlar, barlar tercih ediliyor. Dubai’nin
başında <span class="apple-converted-space"><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;"> </span></span><span style="background-color: white; background-position: initial initial; background-repeat: initial initial; font-family: Arial; font-size: 10pt;">Şeyh
Muhammed Raşid el Maktum</span> var. Halk Maktum’a neredeyse tapıyor. Dubai’yi diğer altı arap
emirliği arasında en modern, en büyük ve en lüks emirlik haline getirdiğini
düşündükleri Maktum’un dev posterlerini her yerde görmeniz mümkün.
Hatta son dönemde, kitapçılarda tanıtımına rastlayacağınız “My vision” adlı
kitabı çok popüler.</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOHyM82KprTeIL3rtn8CmZPw_jgO68FI0aVvD8XUJ279qYrVQ4Qlzy_0TTgvCF76ER38Wk-SONeHuWGoksrgbxZJAMN_ZmzyDRXkHgxHoy7C2cFjJX2L6qUg48C_KgHPUikVyz35TrdW6O/s1600/SAM_2992.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOHyM82KprTeIL3rtn8CmZPw_jgO68FI0aVvD8XUJ279qYrVQ4Qlzy_0TTgvCF76ER38Wk-SONeHuWGoksrgbxZJAMN_ZmzyDRXkHgxHoy7C2cFjJX2L6qUg48C_KgHPUikVyz35TrdW6O/s320/SAM_2992.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><br /></td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Dubai’ye gitmeden evvel sağlam bir gezilecek yerler listemiz
vardı elimizde. Gider gitmezde bu listeyi
yayına soktuk. İlk durağımız Jumeirah bölgesi oldu. Jumeirah bölgesi Dubai’nin
en lüks ve turistik bölgelerinden biri. İncecik, pırıl pırıl kumlu plajları,
lüks otelleri ile göz kamaştırıyor. Jumeirah Bölgesi aynı zamanda buradaki
yürünebilecek yegane caddeyi barındırıyor diyebilirim. Dubai’nin 7 yıldızlı meşhur oteli Burj el Arab, dünyanın
8. harikası olarak görülen meşhur Palmiye adası da yine Jumeirah bölgesinde. Bu
adanın 100 yıl sonra batacağı öngörülüyormuş. Bana göre yukarıdan bakıldığı
kadar özelliği olan bir yer değil, sağlı
sollu kum rengi lüks siteler kurulmuş, adanın en ucunda ise ilginç ve
gösterişli mimarisi ile Atlantis oteli var. Yine de bir yanda Basra körfezi,
diğer yanda Hint okyanusu bu adayı baştan sona görmekte fayda var. Dubai’de en
kullanışlı ulaşım aracı taksi. Benzin inanılmaz ucuz olduğu için de taksi
fiyatları Türkiye’nin yarısı kadar.
Görülecek yerler birbirinden yürüme mesafesinde olmadığndan burada bolca
taksi kullanmak durumunda kalıyorsunuz. Maktum, “koskoca Dubai’nin metrosu da
eksik olmasın" diye oldukça havalı istasyonları olan bir metro sistemi yapmış
ama çok hintliler, filipinlililer, sudanlılar dışında pek kullanıldığı söylenemez.
Otobüsler de çalışan halk dışında rağbet görmüyor ama hepsi klimalı son derece
modern otobüs durakları arada serinlemek için ideal..</div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJoUcXjAB_KvxHSMU3QteRiaTRKqGZrQP-K78mpG6jeBMtiRhyogC5fw43oFDQnafxBEm-no85_gVnXkdW_RVxp_Nm_nBih7wd9SjRxVpD3zdLvqiFLJMcIC9Kj94AO_qgGRUJJKtzMg6Q/s1600/SAM_3203.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJoUcXjAB_KvxHSMU3QteRiaTRKqGZrQP-K78mpG6jeBMtiRhyogC5fw43oFDQnafxBEm-no85_gVnXkdW_RVxp_Nm_nBih7wd9SjRxVpD3zdLvqiFLJMcIC9Kj94AO_qgGRUJJKtzMg6Q/s320/SAM_3203.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dubai Müzesi</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKiFqIvWR1KKSfoe74ABH65DvU7MPw9thXO4ZzeglGlg3uZIJoHTAJBAwVUtj2slpwb-oc5htw9NvYxy8pSiMfO4jClbYaI4mrdDsgQX4W1etLyNxMF3ngvLpn-ixSESTj9kNzln555OD8/s1600/SAM_3357.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhKiFqIvWR1KKSfoe74ABH65DvU7MPw9thXO4ZzeglGlg3uZIJoHTAJBAwVUtj2slpwb-oc5htw9NvYxy8pSiMfO4jClbYaI4mrdDsgQX4W1etLyNxMF3ngvLpn-ixSESTj9kNzln555OD8/s320/SAM_3357.JPG" width="240" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Burj Khalifa</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Dubai kendini “en” ler ülkesi olarak tanımlıyor. En yüksek
bina, en büyük alışveriş merkezi, en büyük yapay ada, en büyük akvaryum. İnşaat
sektörü inanılmaz gelişmiş, halen her yerde gökdelen yapımları sürüyor. Burj Khalifa 828 metre yüksekliği ve 160
katı ile dünyanın en yüksek binası, hemen yanında yine dünyanın en büyük
alışveriş merkezi olan Dubai Mall var. Bu iki yapının arasındaki devasa havuzda
müzik eşliğinde su gösterileri yapılıyor. Ayrıca Dubai Mall’da neredeyse her
çeşit ülkenin yemeğini denemeniz mümkün, dünyanın en lüks markalarının devasa
mağazaları sıraya dizilmiş. Özellikle yerel halkın alışveriş konusundaki motivasyonu takdire şayan<span style="font-family: Wingdings;">J</span> Tüm bunlar
oldukça yapay fakat insanın ve paranın çölün ortasında dahi neler yaratabileceğini
hayretle izliyor insan burada. Ülkede gökdelenlerin dışında kalan neredeyse tüm
alanları yeşillendirmişler. Buna hayret ettim çünkü bu yeşil alanların altı
olduğu gibi çöl kumu. 2-3 çiçek dikebilmek için bile borularla su taşınıyor ve
damla sulama yöntemiyle sulanıyor. Zaten su da deniz suyundan arıtıldığı için inanılmaz zahmetli bir operasyon. Dubai Mall’un deniz tarafındaki Al Safa Park,
Central Park tarzında yapılmış, şehrin ortasında oldukça büyük ve yeşil
bir park. Genelde yabancılar koşuyor, spor yapıyor, araplar ise çimlerde uzanıp
istirahat ediyorlar. Biz sevdik, keyifli bir mekan.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdYb9MZ8hYoZRL7_nq3YwNtz1Zn3042NNtTBK3Kluie6kPw5Trzlpyes8O7xNHG_BaZcy1enXTdJ5vdZTWxXiSySFGcwOpDEIvv5G_adv0Ds916jZSDsbQUvJWdX7UdH4pDsE_8elIwfUq/s1600/SAM_3288.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdYb9MZ8hYoZRL7_nq3YwNtz1Zn3042NNtTBK3Kluie6kPw5Trzlpyes8O7xNHG_BaZcy1enXTdJ5vdZTWxXiSySFGcwOpDEIvv5G_adv0Ds916jZSDsbQUvJWdX7UdH4pDsE_8elIwfUq/s320/SAM_3288.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Al Safa Park</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Dubai’de en hoşumuza giden yerlerden bir tanesi “ Dubai
Marina Walk” oldu. Gökdelenlerin arasındaki marina, etrafındaki cafeler,
restaurantlar, nargileciler ( yerel tabirle şişe), koşu parkuru ile her daim
bir tatil havası yaratıyor. Denize, plaj tarafına doğru ilerlediğinizde gökyüzünde bir paraşüt yağmuruyla
karşılaşıyorsunuz. Burada uçaktan denize doğru paraşütle atlayış pek
popüler. Böyle bir tecrübe aklımın
ucundan geçmese bile izlemek oldukça
keyifliydi. Dubai’ye yine gitsem
ilk uğrayacağım yerlerden Dubai Marina Walk.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg79HJD_TIzdc4SzKE19nfVBc5-KBlF_as9b5OhQqEV5a6M3ZRxaH0r1koOoGzzELWl8cZu3Z3MC8AOMcmsat9dMNwQsJ-QJATTQFF7AlEyQZi7zQm64adYkc39i1ZieqcE7HgbveuE-DTE/s1600/SAM_2965.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg79HJD_TIzdc4SzKE19nfVBc5-KBlF_as9b5OhQqEV5a6M3ZRxaH0r1koOoGzzELWl8cZu3Z3MC8AOMcmsat9dMNwQsJ-QJATTQFF7AlEyQZi7zQm64adYkc39i1ZieqcE7HgbveuE-DTE/s320/SAM_2965.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Waterfall </td></tr>
</tbody></table>
<br />
Bir akşamı Sheik Zayed Road üzerindeki Emirates Mall’a
ayırdık. Burası da Dubai Mall gibi devasa bir alışveriş merkezi, yanındaki
ihtişamlı Kempinski oteli ile beraber geceleri 1001 gece masallarını andırıyorlar.
Emirates Mall’un en ilginç özelliği ise içinde karıyla, pengueniyle,
telesiyejiyle topyekün bir kayak merkezini barındırması. Bu bizi oldukça
şaşırttı.<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXoweT3MV7gfdf_u9pJCr1a9Th2wL0C5PJS52v72mFo918CrWorMcJDQhSZSlP8kijTC_SJIigUvDeJReik8Ab8ygv9KpDq8ac8FRrMl3hzi4dPb9d1jNdIzulDfI3rS31JbIJPswxYJGY/s1600/SAM_3369.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXoweT3MV7gfdf_u9pJCr1a9Th2wL0C5PJS52v72mFo918CrWorMcJDQhSZSlP8kijTC_SJIigUvDeJReik8Ab8ygv9KpDq8ac8FRrMl3hzi4dPb9d1jNdIzulDfI3rS31JbIJPswxYJGY/s320/SAM_3369.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dubai Mall</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8JSQxRh0MaJpBsbzOk3cnJtlwCZXOep6glc9jpzhpUSJS56tMoain5Ina8G0SMs_QNpJ2Vr6iX2H25w3crEsn7FoH3B9Y7SxVeudJ59BAQHNXpGYdXc04K50TdyIxEbxwbXvuDiJ5U0La/s1600/SAM_3329.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi8JSQxRh0MaJpBsbzOk3cnJtlwCZXOep6glc9jpzhpUSJS56tMoain5Ina8G0SMs_QNpJ2Vr6iX2H25w3crEsn7FoH3B9Y7SxVeudJ59BAQHNXpGYdXc04K50TdyIxEbxwbXvuDiJ5U0La/s320/SAM_3329.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Emirates Mall'da yapay kayak merkezi</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Dubai’de mutlak yapılması gereken aktivitelerden birisi de hazır
çöle gitmişken “çöl safarisi”. Genelde öğleden sonra yapılıyor. Büyükçe
4x4’lerle çölde atlaya zıplaya, sağa
sola yatarak gezmek, kum tepelerine hızla tırmanıp, düşercesine inmek,
adrenalin eksiğini benim adıma tamamladı diyebilirim. Arada deve çiftliklerini
görmek, bu yörede oldukça yaygın olan şahini kolunuza alıp fotoğraf çektirmek
ilginçti. Bu aktivitenin sonunda çölün
ortasında arap çadırlarında yöresel adetleri paket halinde görüyorsunuz; mırra içip,
şişe tüttürüp, elinize hint kınası yaptırabiliyorsunuz ve yine bu çadırlarda
yer sofralarında akşam yemeğinizi yiyorsunuz, her nedense burada içki ve dansöz
serbest;) Biz eğlendik doğrusu. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqbdFEI3cZvyy9_vijnevdtd2sstxqJJcEPSNpOtKstAnKXSzO0tamAfeZQF2lHoc8dh-8PUJvi4GfofTHrmm7y5AGMzmkwY3TPG4dV9wLbDim7wTlWLV__V9Sbg6Dr6AgdjK-jXJC78Kk/s1600/SAM_3068.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgqbdFEI3cZvyy9_vijnevdtd2sstxqJJcEPSNpOtKstAnKXSzO0tamAfeZQF2lHoc8dh-8PUJvi4GfofTHrmm7y5AGMzmkwY3TPG4dV9wLbDim7wTlWLV__V9Sbg6Dr6AgdjK-jXJC78Kk/s320/SAM_3068.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Çölde Safari</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0ky0MsqQ-lQ-vYF9YXbCrTn9BERx6DQPsExfbfpkqBQhL0h7tzshvHS7gwQ9_VurpAK_d09Nh8b72yb5SOPNzV8uQgKRegqDpLXHDG375Zc1vgU2IjuVWsjAd1YaC3SZs6dWuip83UpYx/s1600/SAM_3275.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0ky0MsqQ-lQ-vYF9YXbCrTn9BERx6DQPsExfbfpkqBQhL0h7tzshvHS7gwQ9_VurpAK_d09Nh8b72yb5SOPNzV8uQgKRegqDpLXHDG375Zc1vgU2IjuVWsjAd1YaC3SZs6dWuip83UpYx/s320/SAM_3275.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Abra İskelesi</td></tr>
</tbody></table>
<div class="MsoNormal">
Vee son olarak Deira Bölgesi. Bence Dubai’nin en otantik ve
doğal bölgesi burasıydı. Apple ürünlerini ucuza satan bir dükkanın izini
sürerek Deira’ya gittik. Bu arada Dubai’den alınabilecek 2 şey var; biri elektronik,
özellikle apple ürünleri Türkiye’nin yarı fiyatına, diğeri de hurma.. Binbir
çeşitte boyda hurmaya rastlayabilirsiniz. Ayrıca içi cevizli, bademli, dışı
çikolata kaplı pek çok değişik formatta hurma bulmanız mümkün. Hurma sevenlere
tavsiye ederim. </div>
<div class="MsoNormal">
Deira Bölgesi aslında
eski kent merkezi, burada gökdelenlerin yerini eski salaş binalar, sokak
dükkanları alıyor. Küçük limancıklara yanaşmış farklı ülkelerden mallar getiren
eski püskü ahşap gemiler çok orijinal.
Dubai Creek nehri Deira’yı ikiye ayırıyor. Bir kıyıdan bir kıyıya salı andıran tahta motor/ kayık tarzı araçlarla geçiyorsunuz 1 dirheme. Bu yaşanması
gereken bir tecrübe. Dubai müzesi bu bölgede mutlak görülmesi gereken diğer bir
yer. Biz Dubai’de müzelik ne olabilir diye gezip gezmemek konusunda bir
tereddüt yaşadık fakat girdiğimizde beklentimizin ötesinde bir müzeyle
karşılaştık. Dubai’nin tarihini, ekonomisinin gelişimini, mumya mankenlerle, değişik
maketlerle çok da eğlenceli bir ambiyans içinde sunmuşlar gerçekten. Gidilmeye
değer. Son olarak otantik Local House’da camel burger yemeden, yanındaki
Arabian coffe house’da kahve içmeden Dubai’yi terk etmeyin diyerek Dubai
turumuzu burada bitiriyorum.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<table align="center" cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRBF6n6CBZKXOoIubtnVn4AsAqMxUCeVw1qKyXVw_hldy974yyRAqpzTtOi7WIVIyX02JMhACdVd_ivx-KbK0E6M9RYEsYGiQTmz8irp9G-v-uzbUKTKZ8wDgf2NQs1N7E_DTBFZvt0bMY/s1600/SAM_3267.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: auto; margin-right: auto; text-align: center;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjRBF6n6CBZKXOoIubtnVn4AsAqMxUCeVw1qKyXVw_hldy974yyRAqpzTtOi7WIVIyX02JMhACdVd_ivx-KbK0E6M9RYEsYGiQTmz8irp9G-v-uzbUKTKZ8wDgf2NQs1N7E_DTBFZvt0bMY/s320/SAM_3267.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Deira</td></tr>
</tbody></table>
<br />
<br />
<b>imza: FEYZA</b>Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com5tag:blogger.com,1999:blog-1200609667852102982.post-83679969205872160742013-01-17T04:41:00.001-08:002013-08-01T11:20:01.891-07:00Yaşamadan Öğrenilmez!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTMKuLmSFi7p45CZ6W4ZLlRq0jvWdP8j2jk8mwwEWZIeEWN_HKQkgaL63W4mDFp6w1aWRcvGxTarqbLlNCnpoRNedB7dtrUzuHYbSGxjh1XZFPV6ymQqiZY7R4-q8hfcRYAq91pcUZ1DQq/s1600/00-self-development-truths.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="286" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTMKuLmSFi7p45CZ6W4ZLlRq0jvWdP8j2jk8mwwEWZIeEWN_HKQkgaL63W4mDFp6w1aWRcvGxTarqbLlNCnpoRNedB7dtrUzuHYbSGxjh1XZFPV6ymQqiZY7R4-q8hfcRYAq91pcUZ1DQq/s640/00-self-development-truths.jpg" width="640" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hayat tam anlamıyla bir öğrenme sürecinden başka bir şey
değil gerçekten. Ve insan kendisi bizzat yaşamadan, tecrübe etmeden de hiç
birşeyi öğrenemiyor maalesef. Hayatta hedefimizin ne olduğunu, neyi
sevdiğimizi, neyi istemediğimizi dahi ancak yaşadığımız olaylar sonunda
algılıyoruz, farkına varıyoruz. Kısacası hayatın sillesi yenecek bir kere her
konuda. Bunu hem kendimde hem çevremdeki insanlarda gördüm, test ettim,
ediyorum. Ne kadar öğüt alırsak alalım, kitaplar koruyalım, kendimizi
geliştirelim, etrafımızdaki iyi ve kötü örnekleri gözlemleyelim. Nafile... Ya
duvara illa bir çarpacağız, ya da biz hayatımızla ilgili hiçbirşey yapmazken
duvar gelip bize çarpacak<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span> çaresi yok. Hatta sonu başından belli olan birçok
olaya atlayışımız sonunda kaçınılmaz sonu bizzat görmek, yaşamak en sevdiğimiz
yaşama şekli insan olarak. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bunun üzerinde düşündüm biraz “neden?” diye. Bence nedeni insanın
ancak birkaç boyutta öğrenebiliyor olması. Sadece dinlemek, görmek, anlamak
yetmiyor, kısır kalıyor, etki yaratmıyor. Öğrenme, dolayısıyla gelişme sürecinde asıl etki
yaratan şey “hissetmek”! Hem de öyle hafiften hissetmek değil, ciddi ciddi
acıtacak, yakacak, çaresiz bıracak, ağlatacak olaylar yaşanacak ki etki
yaratsın, öğrenme sürecini başlatsın. Ölümler, başarısızlıklar, kayıplar,
yenilgiler, hayal kırıklıkları, şoklar.. sadece olumsuz olaylar değil elbette
tetikleyen bizi , mutluluklar da aynı etkiyi yaratıyor. Başarılar, zorlu
mücadeleler sonunda kazanılan zaferler, sürprizler, aniden hayatımıza giren insanlar..
Ruhumuza dokunmayan hiçbir olay bize bir şey öğretmiyor hayatla ilgili. İşte bu
noktada yaşananlardan öğrenebilme yeteneği devreye giriyor. Bu yetenek herkeste
aynı seviyede olmadığından herkes de aynı seviyede öğrenemiyor doğal olarak.
Bazısı da yaşananların duygusal etkisi geçince aynen eski moduna dönüveriyor.
İşte bu insanlara “öğrenme kabiliyeti
zayıf” insanlar diyoruz<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span> Akademik yetkinlikleri, IQ’yu tamamiyle bunların
dışında bırakıyorum. O kadar can alıcı örnekler yaşadım, IQ’su öyle yüksek
insanlarla karşılaştım ki, “IQ” ile ölçülen zekanın, insanın hayatı öğrenme
ve yönetme yetkinliği üzerinde neredeyse
hiç etkisi olmadığına iyice kanaat getirmiş durumdayım. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Artık duygusal zeka mı dersiniz, EQ mu dersiniz bilmiyorum.
Ne derseniz diyin bu “ yaşananlardan” öğrenebilme kabiliyeti gerçekten çok
kritik. Çünkü aslında bu, hayatınızı yönetme gücü ve yeteneği demek. Mutlu
olmayı başarabilme yeteneği demek. Sadece bir kere geldiğimiz bu hayatta bundan
daha önemli ne olabilir diye düşünüyorum, aklıma başka bir şey gelmiyor<span style="font-family: Wingdings; mso-ascii-font-family: "Times New Roman"; mso-char-type: symbol; mso-hansi-font-family: "Times New Roman"; mso-symbol-font-family: Wingdings;">J</span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Hayatın1001halihttp://www.blogger.com/profile/05379249771695580100noreply@blogger.com0